Bölüm 5 - Alice

14 1 0
                                    

Amy

O gece uykum kaçtı. Kalktım ve yerleşkede dolaşmaya karar verdim. Kimseyi uyandırmadan ayakkabılarımı giydim ve parmak uçlarımda yatakhaneden çıktım. Yerleşkede yürüdüm. Herkes uyumuştu resmen, gece iki-üç gibi bir saatti. Tüm dükkanlar kapalıydı. Etrafı sokak ışıkları aydınlatıyordu ve hayvan seslerinden başka ses duyulmuyordu. Uzaktan sakura ağaçları görünüyordu. Yollarda yürüyordum. Karanlık beni korkutmuyordu. Çimenler ve yapraklar hışırdıyordu. Sonbahar mevsimiydi. Havalar henüz soğumamıştı. Esinti gibi esen soğuk rüzgâr; kollarıma, omuzlarıma, bacaklarıma ve ellerime vuruyordu. Bu nedenle hafifçe irkiliyordum. Dağınık saçlarımı iki topuz yapmıştım. Yolda yavaşça yürürken birisi arkamdan tam adımı sesleniyor: "Amy Maria Carter!" İrkilerek arkama dönüyorum. Alice bu. Dünkü elbisesini giymiş. Elbisesi tatlı ama hiç bana göre değil. "Senin de mi uykun kaçtı?" diye soruyorum. "Eee... evet." diyor. "Bu arada bana tam adımla değil, Amy diye seslenirsen çok sevineceğim." diyorum. "Tamam, Amy." diyor Alice. Sonra da: "Ne yapıyorsun?" diye soruyor. Sorusu üzerine biraz sinirleniyorum. Ne yaptığım belli olmuyor mu? "Yürüyorum, tabii ki." diyorum sinirli bir sesle. Yolda yürürken Alice'e Jamie'yi sormayı düşünüyorum. Sonra kulağına eğiliyorum: "Bu Jamie neyin nesi?" diye soruyorum. Alice: "Bunu söylemem yasak." diyor. Daha fazla üstelemiyorum. Ama kafamdaki soru işaretleri artıyor. Bu Jamie denen kişinin kim olduğunu daha çok merak ediyorum. Üstelik kim olduğunu bilmem neden yasak? Ama Alice'e daha fazla soru soramam.

Alice kadar etrafına iyimserlikle bakan birini görmedim. Her çiçeğe: "Aman ne güzel. Dünya harika." gibi şeyler diyor. Gören de çiçeklerle konuşabiliyor sanır. Üstelik yavaş yürümesinin sebebi, her kaldırım taşıyla konuşuyor olması. Açıkçası bu durum canımı sıkıyor. Alice biraz kaçık mı ne? On altı yaşında davranması gerekirken yedi yaşındaymış gibi davranıyor. Çok saf yani, bunu söylemek mümkün. Bir süre ben önden o arkadan yürüyoruz. Birden bir ses duyuyorum. Arkaya bakıyorum. Alice, "Neden durduk ve bana bakıyorsun?" diyor. "Hayır, bağırma, arkadan bir ses duydum." diyorum. Alice de fısıltılı sohbetime fısıltılı cevap veriyor: "Belki de ayak seslerimdir." Ben de, "Hayır,bunlar başkaları, başkaları bu saatte uyanık." Alice bir şey demiyor. Sessizce yürümeye devam ediyoruz. Ben, Alice'e: "Biraz hızlı yürü." derken birileri geliyor. Suratlarını seçemediğim dört kişi. Benden uzun oldukları kesin. Alice'i kollarından kavrıyorlar ve gidiş yönümüzün tersine sürüklemeye başlıyorlar. Alice bu esnada sadece ağlıyor. Benim göremeyeceğim bir yere geldikten sonra onlara yaklaşıyorum. Gördüğüm tek şey, bir kızı döven dört kişi. Alice'in ağlayışı ve bağırışı sokağı dolduruyor. Yaklaşmaya korkuyorum. Yaklaşırsam sonumun Alice'inkiyle aynı olacağı kesin. Üstelik dört kişiyle tek kişi olarak baş edemem ve bana yardım edecek kimse yok. Alice'in bağırışı çok fazla derecede kulaklarımı tırmalıyor. Canı çok yanıyor olmalı. Ama ona bakamıyorum.

Kaçamam. Kaçarsam kendimi Alice'e rezil ederim. Onun gözünde korkak olurum. Korkak olmak bir Günahkar için en kötü şeydir. Ama iki seçeneğim var.Ya yara alıp dövüleceğim ya da bir korkak olacağım.

Birden iki seçeneğim olmadığını fark ediyorum.Yatakhaneye dönüp Chris'i uyandırabilirim. Bunu çabucak yapmalıyım. Yoksa Alice ölebilir. Bir kestirme yol bildiğimden orayı kullanıyorum. Yatakhaneye dönüyorum. Chris'i uyandırıyorum. Chris, yatağında doğruluyor. "Ne oldu?" diyor fısıltıyla. "Alice'in başı belada." diyorum. Chris: "Doğru mu bu?" diyor. Onu çekiştiriyorum. Aslında yalan söylemiyordum ama Chris doğru olanı yapıyor. Bir Günahkar'a her zaman güvenilmez. O alana geliyorum. Ama dövme faslını bitirmişlerdi galiba. Çünkü artık onu dövmüyorlardı. Soyuyorlardı!

Geriye gidiyorum. Chris gidiyor. Chris adamları haklarken Alice de kıyafetlerini giyiyor. Gidiyorlar. Ben de rahat bir nefes alıyorum. Tek başıma yatakhaneye dönüyorum. Onların hemen arkasından geliyorum. Alice de Chris de yatakhane odalarına giderken ben de gidiyorum.

Sabah yemekhanede Alice, bana: "Neden bana yardım etmedin?" diyor. Ben de: "Chris'i ben çağırmıştım." diyorum. Alice: "Teşekkür ederim Amy, sen çok akıllısın." diyor. Ama böbürlenmiyorum. Alice uzaklaşırken içimden, "Bir mutlu son daha!" diyorum.

5.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir.Vote ve yorum atmayı unutmayın!

Aziz mi Günahkar mıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin