Amy
Yerleşkede ilk düşmanlarımı edindim. Taylor, Loraine ve Larissa adında üç kız. Bu üç kız, benden birkaç haftadır falan nefret ediyorlar. Nefret etmelerinin sebebiyse, benim Günahkarların lideri olma özelliğimi kıskanmaları ve beni çok kibirli bulmaları. Öyle değilim aslında, ama onlar öyle düşünmüyorlar. Bu üç kızın üçü de Günahkarlık'tan.
Ama bu kızlar öyle korkak ki, benimle tek başlarına savaşamıyorlar. Kendileri savaşmak yerine sevgililerini bana karşı kullanıyorlar. Bu nedenle bu durumlara karşı çıkamıyorum. Kızlarla savaşmak, erkeklerle savaşmak gibi değil. Kızlar, erkeklerden daha acemi, daha yavaş ve daha narin oluyorlar.
Bu öğlen, Jamie'yi görüyorum. Yanıma geliyor: "Sen ne yapıyorsun? Arkadaşız sanmıştım." diyor. "Evet, arkadaşız." diyorum. "Resmen seni katlettiğim gibi resmen beni katlettin." diyor. "Hımm, biraz abartmış olabilirim." diyorum. "Biraz mı, bence çok fazla. Üstelik yanıma gelmedin bile. İyi görünüyorsun ama öyle değilmişsin." diyor, bana arkasını dönüyor. Sırtına dokunuyorum: "Jamie, hadi ama, ben senin her zaman arkadaşınım." diyorum. Bana inanıyor. Önüne dönüyor ve neşesi yerine geliyor. "Neyse, arkadaşlarım bekliyor beni, hoşçakal." diyor. İçimden: "Görüşürüz." derken Jamie ile karşılaşmanın verdiği ağır histen kurtulmak için, hemen Alex'in yanına gitmeyi kuruyorum.
Alex'i yerleşkede arıyorum. Kış mevsimi gelmişti. Hava soğuktu. Yatakhane odalarında soba yanıyordu. Burnuma is kokusu doluyor, öksürüyorum. Ardından arkama biri dokunuyor. Hızla arkamı dönüyorum. Alex. "Amy, sen iyi misin?" diyor bana. "İyiyim." diyorum. Eli elime değiyor. İçim coşkuyla doluyor. Ve beni boynumdan öpüyor. Utancımdan ona bakamıyorum.
Gece olunca oda arkadaşlarımın uyurken çıkardığı hırıltılı sesler ve öksürüklerle uyuyorum. Birden kolumda parmaklar hissediyorum. Kolumu aşağı çekiyorlar. Uyanıyorum. Üç erkek, bellerinde tabancalar var. Biri bir kolumu, biri de öteki kolumu tutuyor. Bağırmak istiyorum, bağıramıyorum. Çünkü arkadaşlarımı uyandırmak istemiyorum. Ellerimi ve gözlerimi bağlıyorlar. Korkuyorum. Birden bir rüzgarla irkiliyorum. Soğuk bir rüzgar, üşümemi sağlıyor. Bir süre sonra rüzgar, açıkta olan her tarafımı soğutuyor. Rüzgar müthiş soğuk, hava eksi beş derece.
Başım dönmeye başlıyor. Bir süre sonra nerede olduğumu anlıyorum. Baş aşağı, pencereden sarkıtılmış olmalıyım. Bir ses duyuyorum: "Bağırırsan atarız." diyor ses. Başımın dönmesi ve kendimden geçme olasılığımı engellemek için başımı yukarıya çeviriyorum. Ama böyle fazla duramıyorum. Bir süre sonra, kendimden geçiyorum.
Uyandığımda, gözlerimi ve ellerimi bağlayan bağlar çözülmüştü. Alex'in kucağındaydım. Alex de siyah dalgalı saçlarımı okşuyordu. Bir yandan öksürüyordum, soğuk hava beni hasta etmişti.
11.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum atmayı unutmayın! Ve en romantik bölüm için hatta kalın fanlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aziz mi Günahkar mı
Fantasy"Bu anı belki de bir daha asla yaşayamayacağım. Evet, bu gece bir takım duygular, alışkanlıklarıma ve bildiklerime diz çöktürdü. Onlara teslim oldum açıkçası." Amy Maria Carter, Günahkarların lideridir. Eğitim için iki seneliğine bir okula gidince o...