Amy
"Evet." diyor Bay Brown. "Bugüne kadar hep birbirinize karşı savaştınız. Bu günden itibaren, başkalarıyla silahlarınızı uyum içinde kullanmayı öğreneceksiniz. Yani takım çalışmasını. Dövüş dersini geçmek için gerekli olan şeylerden biri takım çalışmasıdır. Günahkarları ve Azizleri; gördüğünüz ormanın farklı taraflarından başlatacağım. Amacınız kaybolmamak, hayatta kalmak ve takım çalışması. Kimle karşılaşırsanız onla takım olacaksınız. Takım olmadan çıkışa ulaşanın sınavı geçersiz olacak. Üçlü veya daha fazla kişilik takım olmak yok. Kişileri atlatmak da yok."
Hepimizi yerleştiriyor. Megafonla başlama emrini veriyor. Başlıyoruz. Ormanın derinliklerinde pek çok yaratık var. Onlarla savaşmamız gerekecek. İlerlerken ateş saçan bir canavar görüyorum. Tırpanımla onu öldürüyorum. Canavarı hakladıktan sonra,çalılıklardan hışırtılar geliyor. Arkama baktığımda, Jamie'nin geldiğini görüyorum. "Yanına gelmek için üç kişiyi atlattım." diyor. "İyi de bu yasak değil mi?" diyorum. "Gizlice yaparsan hayır." diyor. Birlikte yürüyoruz. Ona soru sormak istiyorum. "Sana birkaç sorum olacak." diyorum. Bir şey demiyor. "Bana, tanışma gününde ayrılırken içinden ne dedin?" diyorum. Suratında, bu soruyu yanıtlamama isteği beliriyor. Sonra ensesini kaşıyor." 'Hoşçakal gönül prensesi.' dedim." diyor. Yüzümde bir gülümseme beliriyor. Şimdi önemli soruyu sorma zamanı: "Geçen gün bana verdiğin mektupta ne yazıyordu?" diyorum. Başını önüne eğiyor. Kaldırdığında, yüzünün kıpkırmızı olduğunu görüyorum. "Ehh... şey..." derken "Anlaşılan bu soruyu yanıtlamak istemiyorsun." diyorum. Sonra utandığında ensesini kaşıdığını fark ediyorum. "Ama lütfen söyle Jamie. Biraz cesaretlen." diyorum. Hızlıca birkaç cümle söylüyor ama anlamıyorum. "Biraz daha yavaş söyle, anlamadım." diyorum."Yazdım ki:" diyor. "Sen benim hayatımın aşkısın. Lütfen yanımda ol. Seni çok seviyorum ve sana ihtiyacım var." Bu sözleri duyunca etkileniyorum. "Peki neden Japonca yazdın ki?" diyorum. "Belli bir miktar Japonca bilen herkesin Japonca yazması zorunlu." diyor. "Ne yani, artık İngilizce yazmayacak mısın?" diyorum. "Hayır." diyor. Yaptıklarım için özür diliyorum. Sonra yüzüne bakarken yanağından öpüyorum. Hafifçe kızardığını görebiliyorum. Ama suratında korkmuş gibi bir ifade var. Anlıyorum,kendine güvensiz. "Hadi Jamie, bunu yapabilirsin. Hayatta kalacağız." diyorum. "Duygularımı anlıyorsun." diyor. Cevap vermiyorum. Ormanın içinde savaşıyoruz. Ormandan çıkarken mutlu görünüyor.
Daha önce Jamie hakkında yanlış düşünmüşüm. Ayrı hayatlarda değiliz. Aynı hayattayız. Üstelik bana ihtiyacı var. Bizden önce iki takım gelmiş. Jamie arkamdan yaklaşıp ensemden öpünce bu kez de ben kızarıyorum.
14.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum atmayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aziz mi Günahkar mı
Fantasy"Bu anı belki de bir daha asla yaşayamayacağım. Evet, bu gece bir takım duygular, alışkanlıklarıma ve bildiklerime diz çöktürdü. Onlara teslim oldum açıkçası." Amy Maria Carter, Günahkarların lideridir. Eğitim için iki seneliğine bir okula gidince o...