Bölüm 13 - Mektup

10 1 0
                                    

Jamie

Yerleşkede Amy'nin yanından ayrılıyorum ve odalarımıza gidiyoruz. Emily, Noah ve Alice, yatakhanedeler. Beni görünce üçü de şaşırıyorlar. "Sen nereden çıktın?" diyor Noah. "Gazoz kapağından." diyorum. Sonra bir kağıt kapıp odadaki tek masanın önüne oturuyorum. Üçü de şaşkın şaşkın bakıyorlar. "Gidin buradan, hadi. Yaptığım hiçbirinizi ilgilendirmiyor." diyorum. Sonra Emily'i alnından öpüyorum. Üçü de gidiyor. Odada yalnızım. Elime kalemi alıyorum. Korka korka birkaç harf yazıyorum. Sonra etrafıma bakıyorum. Kimseyi göremeyince cesaretleniyorum. Mektubumu bitiriyor ve bir zarfa koyuyorum. Ardından zırhımdaki özel plakanın altına, kartımın yanına yerleştiriyorum.

Kendimi çok güvensiz hissederken, mektubu çıkarıyor ve Amy'nin dolabını buluyorum. Dolap kilitli değil, bu nedenle kolayca açıyorum. Mektubumu dolaba yaslayarak koyuyorum ve dolabın kapağını kapatıyorum. Derse geç kaldım. Hızlı hızlı dövüş salonuna koşuyorum.Kapıyı açtığımda Bay Brown: "Derse geç kaldınız Bay Lawrence." diyor. İnsanların size durup dururken saygı duyması çok gıcık. Her zamanki gibi rakibim Amy. İki kere üst üste yenildim, ama bugün yenilmek istemiyorum. Kendimi güçlü hissediyorum.

Dövüş başlayınca, ikimiz de birbirimizin üzerine geliyoruz ve bir yerde kalıyoruz. Aşağıya doğru eğilerek Amy'i sıkıştırıyorum. Amy, teslim olma belirtisi göstermiyor. Tırpanıyla beni uzaklaştırıyor. Kalkanımın ince ucuyla Amy'e vuruyorum. Boynunda,kolunda ve boynunun altında yaralar açıyorum. Amy, elinin tersini boynunun altında gezdiriyor. Tırpanını taşıyamadığını biliyorum. Tırpanıyla zırhıma vuruyor. Amy'e çelme takıyorum. Ama yere düşmüyor. Bunun üzerine,bir süre sonra tekrar deniyorum. Kalkanımı bumerang gibi kullanıp Amy'i sırtından vuruyorum. Amy dengesini kaybedip yere düşüyor. O ayağa kalkmaya çalışırken, ben de kalkanımın aşağısıyla karnında yaralar açıyorum. Amy bir süre kıvranıyor. Tırpanıyla bacağıma vuruyor.Amy'i ayağımın altında çiğnemek istemiyorum, gerçi bana yapmıştı ama... Bacağımı tutuyorum. Sonra acıyan ayağımla onu tekmeliyorum. Ayağa kalkıp biraz geriliyor. Kalkanımla yumruklarımı ve tekmelerimi hızlı hızlı kullanıyorum. Yorulduğumda, Amy'i nakavt etmiştim. Nihayet kazandım. Zafer benim! Biraz çılgınca sevinirken aklım mektupta kalıyor. Amy acaba bakacak mı mektuba? Anlayacak mı?Arkadaşlarımın yanına gidiyorum. Emily bana sarılıyor. Ama bu, nedense kendimi iyi hissetmemi sağlamıyor. Kendimi aldatıyormuş gibi hissediyorum. Amy'nin yanına gitmiyorum, çünkü zafer sarhoşluğundan aklıma gelmiyor.

Amy, iyileştiğinde yatakhane odasına dönüyor. Bir süre sonra dolabını karıştırıyor. Ben de dolabımla ilgileniyormuş gibi yapıp onu izliyorum. Benim mektubumu eline alıyor ve açıyor. Bakıyor, sonra hiçbir şey demeden mektubu zarfa koyuyor. Mektupta yazanın ne olduğunu anlamadı.

Anlamadı! Birden yaptığım hatayı anlıyorum. O bir Günahkar ve Günahkarlar Japonca bilmez. Keşke kuralları çiğneyip mektubu İngilizce yazsaydım! İyi,en azından mektubu yırtmadı. İçim kararıyor ve yatakhane odama dönüyorum. Başımı ellerimin arasına alıyor ve ağlayacak gibi oluyorum. Mektupta Latin harfleriyle yazdığım tek şey kendi adımdı ve bu nedenle rezil olacaktım. Noah, içeri giriyor. Yanıma oturuyor ve: "Ne oldu, üzgün görünüyorsun." diyor. "Çok büyük bir hata yaptım çünkü." diyorum. Noah: "Ne hatası?" diyor. "Lütfen dediklerimi Emily ve Alice'e söyleme." diyorum. "Ben artık başka birini seviyorum. O bir Günahkar ve ona mektubu Japonca olarak gönderdim." "Peki neden bu kadar üzüldün?" diyor. "Çünkü o bir aşk mektubuydu ve eğer anlamadıysa bana anlamını sorar. Böyle bir durumda rezil olurum, çünkü onunla yüz yüze bu konuları konuşmaya utanıyorum." diyorum. Noah: "Sakin ol." diyor. "Eğer onu seçtiysen birbiriniz için yaratılmışsınızdır." Ben de: "Ama o... Günahkarların lideri." diyorum. "Kendine çok güvensizsin Jamie." diyor Noah. Noah çok haklı, çoğu konuda kendime güvenemiyorum. Birden aklımdan yine korkunç şeyler geçiyor ve sakin olamıyorum. Noah, bana: "Eğer onunla konuşmak istiyorsan dışarı çık ve ona görün. Mutlaka konuşacaktır." diyor. Bu teklif üzerine dışarı çıkıyorum. Amy yalnız neyse ki. Sevgilisi Alex'i görmek istemiyorum. Dalgın yürürken beni görüyor. "Jamie." diyor. Kendimi ölüm anına hazırlıyorum. Cebinden benim mektubumu çıkarıyor. "Bu mektubun anlamı ne?" diyor. Yüzüm sebepsizce kızarıyor, sonra betim benzim atıyor. Ensemi kaşırken: "Şey... ehh... şey..." diyorum. İki kelimeyi bir araya getiremiyorum. Bir kurtuluş ararken ensemi kaşımıyorum. Birden dışarıya doğru fırlıyorum. Hayır,bu ana tahammül edemem. Amy arkamdan bakıyor, sonra silahını çıkarıp koşmaya başlıyor. Kendimi korumak için silahımı çıkarıyorum. Sonra Bayan Newton beni durduruyor. "Size ders dışında silahlarınızı açmayın denmedi mi?" diyor. "Tamam Bayan Newton." diyorum. Bunu derken başımı öne eğiyor, silahımı yok ediyor ve ellerimi arkama alıyorum. Amy'nin de yanımda aynı hareketi yaptığını görüyorum. Baktığımı anlayınca bana şaşkın şaşkın bakıyor. Ardından benimle tek bir kelime konuşmadan onu bekleyen Alex'e doğru gidiyor. Onlar uzaklaşırken boğazım düğümleniyor. İçimi çekiyorum. Ardından arkamdaki binanın camına döndüğümde yeşil-mavi gözlerimden akan yaşları fark ediyorum.

13.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum atmayı unutmayın!

Aziz mi Günahkar mıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin