Bölüm 25 - Kaçırılma

3 1 0
                                    

Amy

Ben uyurken biri kolumdan çekiyor. Gözlerimi açmadan, uyumayan birinin duyabileceği bir sesle, "Sylvia, yapma." diyorum. Gözlerimi açınca kolumu çeken kişinin Sylvia olmadığını fark ediyorum. Gelen kişi bir adam, beni ayağa kaldırıyor. Ellerime kelepçe takıyor. Polislerin gece baskını yaptığı nereden görülmüş? Gerçi ben suç işlemedim ama...

Dışarı çıkıyoruz. Sessiz kalıyorum. Bir süre sonra bu adamların polis olmadığını fark ediyorum. Başka bir adam Jamie'yi getiriyor. Onun ellerinde de kelepçe var. Bu adamlar polis değil, basbayağı düşmanlarımız. İkimizi de götürüyorlar ama adamlara karşı çıkamıyoruz. Yatakhane binasından çıktığımızda iki adam daha geliyor. Adamların ortasında kalıyoruz. Bizi bir otomobile bindiriyorlar. Adamlar da biniyorlar ve bir binanın önünde duruyoruz. Adamlar iniyorlar ve bizi indiriyorlar. Sonra binadan içeri giriyoruz. Bina dediğim şey taştan kale ve etrafında bina yok.

Bizi iki koltuğa oturtuyorlar. Kısa bir süre sonra bir adam geliyor. Ofis ortamı verilmiş odada, karşımıza oturuyor. Söze başlıyor: "Sizi buraya özel olduğunuz için getirdim." Jamie, adamın lafını bölüyor: "Bizi nereden gördün ve adını da vermiyorsun." diyor. "Ben David Parker." diyor adam. "Ve sizi dönüşümdeyken ormanda gördüm." Jamie bana bakıyor ve: "Bak, dediğimde haklıymışım." der gibi bir hareket yapıyor."Amacım, özelleri öldürmek ve yenilerinin gelmesini sağlamak. Hep özel olmak istedim. Belki yeni özel, benim soyumdan gelir. Sonuçta en sonuncu Parker soyundan gelen özel kişi, üç asır önce geldi. Efsaneyi okudunuz mu bilmiyorum ama özeller yüz yıl yaşıyor. Ne olursa olsun ölmüyorlar, yüz yıl dolana kadar." Jamie ve ben şaşkın şaşkın bakıyoruz." Ben, Azizler'denim ve ikinizin de kim olduğunu biliyorum. Efsane hakkında, onu oluşturanlar kadar bilgim var. Elimden kaçamazsınız."

Sonra Jamie'nin yanına geliyor. "Evet, Jamie Lawrence. Bilmem, belki bir Günahkar'a âşık olduğunu duyunca baban Dale Lawrence ne diyecek? Ya da annen Lily Lawrence?"Jamie'nin, babasının adı anılınca başını eğdiğini, annesinin adı anılınca da ağlayacak gibi olduğunu görüyorum. Bunları söylerken Jamie'nin çenesini parmağıyla yukarı kaldırıyor. "Sen ne yapıyorsun?!" diyor Jamie, David'i ittiriyor. David ayağa kalkıyor.

Sonra benim yanıma geliyor. "Sıra sende Amy Maria Carter. Jamie'nin seviyeli biri olduğunu düşünmüştüm. Bakalım sen öyle misin? Evet, biz Aziz'e âşık olarak ezik duruma düşmüşsündür. Baban Steven Carter ne derdi acaba? Ve annen Maggie Carter?" Şaşkınlıkla Jamie ile birbirimize bakıyoruz. Bu adam, bizden daha bilgili.

"Sırada oyunumuzu açıklayacağım. Amy, seni seviyorum ve sana iki seçenek veriyorum. Ya üç günde benimle evlenirsin, ya da dördüncü günde ölürsün. Jamie'ye de o esnada bize itaat etmesini sağlayacak bir ilaç verilecek. Benimle evlenirsen onun yaşamasına izin vereceğim.Tabii hâlâ iyileşmemiş olarak. Eğer kabul etmezsen ikiniz de öleceksiniz. Yani Jamie'nin hayatı sana bağlı."

Düşünüyorum. İki seçenek de kötü. Bir kere, evlenmek için küçüğüm ve bu adam otuz yaşlarında görünüyor. Üstelik,Jamie'den nefret etsem de bana itaat etmesini istemem. Tabii o adama itaat etmesini de. Ama öbür türlü ikimiz de öleceğiz. Çok kararsızım. Akışına bırakmayı deneyeceğim.

David ekliyor: -Burada adını bile kullanmak istemiyorum- "Üstelik kabul etmezsen çok etkileyici bir yöntemle öldürüleceksin." O yöntemi merak ediyorum.

David, yanıma geliyor. Kıyafetlerime bakıyor. "Kıyafetlerin kan içinde kalmış." diyor yumuşak bir sesle.Ardından sol kolumu kaldırıyor. Azizlik işareti dövmesi, aklıma, Jamie'nin bir Aziz gibi görünmem için verdiği çabayı hatırlatıyor. Sırf o işareti kazıtabilmek için bir Aziz gibi giyinmek zorunda kalmıştım. Ardından ön kolumun arkasındaki kesiği görüyor. Jamie de görüyor ve bana şaşkın şaşkın bakıyor. David iki ön kolumu da sarıyor ve benim yanımdan uzaklaşıyor. Ardından bir damlalık çıkarıyor. Damlalıkta sarı bir sıvı var. Damlalığı alıp Jamie'ye yaklaşıyor. Jamie, nedense o gıcık zırhı giymemiş. Oysa şimdi giyiyor olsa işi kolay olurdu. Kartıyla kalkanını çağırıyor. Ben de onu izliyorum. Özel gücü kullanmaya korkuyorum. O yüzden onu yalnız bırakmış oluyorum. Zaten Jamie'den nefret ediyorum.
Jamie kalkanıyla üç kişiye karşı savaşıyor ve hepsinin hamlelerini savunuyor. Hatta birkaç hamle de yapıyor. Ama birden savaş alanında ayağı kayıyor ve yüzükoyun yere düşüyor. Adamlardan biri kılıcını Jamie'nin sırtına saplıyor. Jamie'nin sırtı kanıyor. Jamie inlerken David damlalığın kapağını açıyor ve henüz Jamie'nin sırtından ayrılmamış kılıcın üzerine boşaltıyor. Damlalar, kılıcın üzerinden aşağı inip, Jamie'nin yarasına geliyorlar.

David'in üzerine yürüyorum. "Ne yaptın ona?" diyorum. "Asla Jamie'nin gerçek duygularını öğrenemeyeceğim. Sen bir canavarsın!" diye bağırıyorum ve ağlamaya başlıyorum. Kelepçelerimizi odada çıkarmışlardı. David yanıma geliyor ve ona bir tokat atıyorum. "Senden nefret ediyorum David!" diye bağırıyorum ve Jamie'nin yanına çömeliyorum. Jamie'nin başının üzerine başımı koyuyor ve ağlıyorum. "Sırf kendini mutlu hissetmek için benimle evleneceksin, bundan eminim. Jamie'ninse bana ihtitacı vardı!Yaratıcı fikirlerime, cesaretlendirmeme... Beni sevdiğin yok!" diyorum. Bunları söylerken Jamie'ye karşı kalbim yumuşuyor ama hâlâ Emily'le ilgilenmesini unutamıyorum."Hayır, ben seni seviyorum. Jamie seni haketmiyor.
Üstelik ben varken ona yer yok. Bunu aklına sok!" diyor bana David. "Hayır, bunu yapmayacağım. Bir daha onunla asla konuşamayacağım. Ve şunu bil David, bunun olmaması için her şeyi yapacağım!"

David üzerime yürüyor. "Yetti artık!" diyor. Beni Jamie'nin yanından çekiyor ve yere sırtüstü yatırıyor. "Makineyi verin!" diyor. Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum, ama sesi dolgu makinesine benziyor, kulak tırmalayıcı. Belki de dolgu makinesidir. Makineyi sağ kolumun üzerine getiriyor. Kolumda bir yara açıyor. Ardından, "Şimdi!" diye bağırıyor ve gözüm kararıyor.

25.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum atmayı unutmayın!

Aziz mi Günahkar mıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin