Bölüm 34 - Çaba

5 1 0
                                    

Amy

Kendime güvenim geri geliyor. Böyle durumlarda kendimi Jamie gibi hissediyorum. Hiçbir şeyi böyle düzeltemem. Revire gittiğimde Alice ve Catherine'i orada görüyorum. Saflar takımı biraraya gelmiş. Beni görünce ikisi de yanıma geliyor. "Çok kötü görünüyorsun." diyor Catherine. Yanıt vermiyorum. "Gerçekten onu kurtarmayı denemedin mi?" diyor Alice. "Ayrıntılara girmeyelim istersen." diyorum. "Peki ona ne oldu biliyor musun?" diyor Alice. "İkimizin de rüyasında gördüğü geceydi. Jamie'yi kurtarmıştım. Irmakta yüzüyorduk. Sonra Jamie suya düştü ve onu bir daha görmedim." diyorum. Catherine: "Bu oldukça mantıksız bir hikaye. Zaten yüzmek için suya girmeniz gerekiyor." diyor. Alice: "Bir şey daha var. Jamie zaten yüzme bilmiyor. Suda direk yüzmüş olamazsınız. Zaten yüzme bilseydi bunlar olmazdı." diyor. "Zaten ırmakta direk yüzmedik ki. Bir nilüferin üzerindeydik." diyorum. Alice ve Catherine gülüyorlar. O kadar gülüyorlar ki gözlerinden yaşlar geliyor. "Bir nilüferin iki kişiyi taşıması... çok saçma..." diyor Alice. "Bence yalan söylüyorsun, şunu daha mantıklı şekilde anlatabilir misin?" diyor Catherine. "Bunlar doğru!" diyorum.

Sonra Jamie'nin yanına gidiyoruz. Alice: "Amy, yanında herhangi bir şey var mı?" diyor. "Hangi anlamda?" diyorum. "Sen gelmeden önce, Catherine'le buradaydık. Jamie hafızasını kaybetmiş." diyor Alice. Birden gözlerimden yaşlar geliyor ve Alice'in üzerine yığılıyorum. "Bu... doğru mu?" diyorum. "Bunu sormana gerek yok. Ben bir Aziz'im, bunu unuttun mu? Daima doğruyu söylerim." Bunu duyunca Alice'e sarılıyorum ve onu sıkıyorum. "Sen otur istersen." diyor Catherine, bana yer gösteriyor. Catherine'in gösterdiği yere oturuyor ve gözlerimi siliyorum. Jamie'yi görmeden gitmeyecektim, bu nedenle Alice ve Catherine'in yanıma gelmesini bekliyorum. Jamie'nin yanına tek başıma girecektim. Durumu idare edebilirdim. Bir süre sonra Alice ve Catherine çıkıyorlar ve yanıma geliyorlar. Catherine'in Jamie ile hiçbir alakası yoktu, amacı beni görmekti, bundan emindim. Gerçekten son zamanlarda çok sulu göz oldum.

Cesaretimi topluyor ve ayağa kalkıyorum. Alice: "İstersen yanında gelebilirim." diyor. "Gelmesen daha iyi olur." diyorum. Ardından içeri giriyorum. Üzüntüden yığılıvereceğim diye korkuyorum. Jamie bana bakıyor. Ayakta duruyorum. Jamie beni yanına çekiyor. "Bu çok saçma. Jamie asla böyle yapmazdı." diyorum içimden. Jamie'nin beni saran kollarından kurtuluyorum. Ona bir şeyler hatırlatacak bir eşyam olup olmadığını düşünüyorum. Fotoğraflar... yok, olmaz... Jamie'ye sinirlendiğim gün, biri dışında hepsini yırtmıştım. Bir fotoğraf da işe yaramazdı. Düşünürken kafamı kaşıyorum ve elime, Jamie'nin bana verdiği gül geliyor. Gülle beraber aklıma bir fikir geliyor. Saçlarımın arasındaki gülü çıkarıyor ve Jamie'nin yanına bırakıyorum. Jamie,yatağında doğruluyor ve gülü eline alıyor. Benim oldukça ilginç bulduğum bir şekilde inceliyor. Bekliyorum. Sonra gülü fırlatıyor. Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor. Gülü alıyor ve tekrar Jamie'nin yanına koyuyorum. Jamie bu kez gülü atmıyor. "Sen kimsin? Ve bu şeyi neden ısrarla yanıma koyuyorsun?" diyor. "Ben Amy, senin büyük bir aşkla sevdiğin kişi. Günahkarların lideri. Onu bizzat sen bana verdin, bu gece." diyorum. Sesimdeki ciddiyete ben bile şaşırıyorum. Jamie yanıt vermiyor, sadece başını tutuyor. Bu süre içinde hiç konuşmuyoruz. Sonra Jamie gülü alıyor ve göğsüne bastırıyor. İçimden kazandığımı fısıldıyorum. Jamie bir şey hatırlamış gibi, "Evet..." diyor. "Ben onu sana verdim." Sonra gülü bana uzatıyor. "Hadi, yapabilirsin." diyorum. Jamie düşünüyor. "Pembe bale elbisesi... üzerinde pembe bale elbisesi vardı. Beni sen kurtardın. İkimiz bir nilüfere bindik." diyor. "Evet." diyorum. "Harikasın." Sonra Jamie'ye sarılıyorum. Jamie, beni kendinden uzaklaştırıyor. "Biz ayrı değil miydik?" diyor. "Doğru." diyorum üzülerek. "Ama artık değiliz. Senden özür dilemek istiyorum. Benim hatamdı. Seni yanlış yargılamıştım." "Kabul edebilirim." diyor. Ardından devam ediyor: "Pek çok şey yaşadık. Geçen sene, bir kış günü,sana bayağı sempatik davrandım. Bir de mektup vardı, sonu pek iyi olmadı. Doğum gününde,ilk randevumuzu yapmış olduk. Bir de tanışmamız...İki düşmana göre oldukça iyiydi." "Aynen öyle." diyorum. "Ormanda küçüklüğümüzü anlattık, grafitilerle bir duvarı süsledik. Dönüşümümüz amma komikti, duramıyorduk bile. Ama o
zaman da birlikteydik. Sonra kaçırıldık. Gerçi kurtulabilirdik ama denemedik.Bir adam,seninle evlenmeye çalıştı ama sen, en doğru kararı verdin. Sonra da hapsedildiğinde yanıma geldin ama tavırların çok değişmişti. Bana karşı çok kötü davrandın." "Evet..." derken başımı önüme eğiyorum. "Neyse..." diyorum. "Artık gitmeliyim, başka zaman gelirim." Kapıya yöneliyorum ve dışarı çıkıyorum. Dışarıda Noah ile Emily var. "Neredeydin? Sabahtan beri ortalıkta yoktun." diyor Emily. "Alice ile Catherine'i gördünüz mü?" diyorum. "Hayır, görmedik." diyor Noah. Sakince oradan uzaklaşıyorum. Buradaki ilk günüm geliyor aklıma. Burada olacakların hiçbirini tahmin etmemiştim. Şimdi alıştığım şeyleri bile.

34.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorum atmayı unutmayın!

Aziz mi Günahkar mıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin