Bu bölüm çok önemli, dikkatli okuyun!!!
Amy
Bugün yerleşkedeki tatilimizin son günü. Bize yerleşkede tatil veriyorlar, eğitimden hemen önce dinlenmek, arkadaş edinmek ve yerkeşkeyi tanımak için. İçeri aniden bir adam giriyor: "Bayan Carter, saat öğlen ikide burada olun." diyor. Sonra da dışarı çıkıyor. "O neydi öyle?" diyor Sylvia. "Anlaşılan önemli bir iş. Toplantı, iş, politika falan mı acaba?" diyor Alex. Ben de: "Öğrenmenin tek yolu, ikiyi beklemek." diyorum. Bunu derken daha resmi bir adla seslenilirken hep olan bir şey olan donmuş suratım düzeliyor. "Ne acaba bu?" diyorum.
Yemekhanede öğle yemeğimi yiyorum ve saatin, ikiye on kala olduğunu görüyorum. Aynı adam, sabahki giyinimi ile beni on dakika sonra karşılıyor. Ardından adamla, hiç bilmediğim bir kapıya kadar yürüyoruz. "Birazdan,seni rakibinle tanıştıracağız. Sakın heyecanlanma, birazdan gelecek." diyor. Kapıyı açarken hafifçe eğiliyor. Sanki rakibimle tanışmak beni çok ilgilendiriyor. Bu arada, saygı görmek güzel bir şey olabilir, ama sonra can sıkıyor. Üstelik rakibimin kim olduğunu ve hangi konuda rakip olduğumuzu bilmek istiyorum. Şu ana kadar, yerleşkede düşman edinmedim. Bu adamların ilgilendiği tek şey politika. Politikada rakip olabilir. Sonra dışarıda iki erkek sesi duyuyorum. Bu seslerden bizi izleyeceklerini öğreniyorum. Bir oturağa oturuyorum. Oturak güzel ama etraf, hiç girmediğim halde buzhaneyi anımsatıyor. Bu nedenle etraf soğuk olmasa da ellerimle kollarımı tutuyorum.
Etrafta iki uzun oturak ve avizeden başka bir şey yok. Odanın iki kapısı var. İki koridora açılan oda, ilginç...
Birden donuyormuş gibi yaptığım sırada kapı açılıyor ve bakışlarım kapıya yöneliyor. Bir adam eğiliyor, ama başka bir adam. Kapıda bakışlarımı gezdirmeye devam ederken bir delikanlı görüyorum. Sarışın, gözleri yeşil-mavi. Zaten ben, gözleri kahverengi olmayan herkesi beğenirim.
Kıyafeti, beni güldürecek gibi oluyor. Bir şövalye gibi zırh giymiş. Ne ezik ama!
Delikanlı, hiçbir şey söylemeden karşımdaki oturağa oturuyor. Kapı ardımızdan kapanıyor. Tanışma saatimiz başlıyor.
Alan, sorgu odasına da benziyor ama hiç korkmuyorum. Kulaklarımızda ses alıcılar var. Tahmin ettiğim gibi olmalı. Resmiyetten samimiyete düştüğümüzde bizi uyaracaklar. İlk ben söze başlıyorum: "Adım Amy Maria Carter." diyorum. "Ama bana Amy dersen mutlu olurum." Ardından ilk uyarıyı yiyorum: "O senin arkadaşın değil, rakibin. Saygılı konuş." diyor. Sessiz kalıyorum: "Peki senin adın ne?" diyorum. İkinci uyarıyı da yiyorum: "Sen değil, siz diye hitap etmeniz lazım." diyor. İki lafta iki uyarı yeme siniriyle ayağa kalkıyor ve odanın köşesine gidiyorum. Telsizimi elime alıyor ve sinirle: "Benimle aynı yaşta görünüyor, samimi konuşmak istiyorum." diyorum. "Siz nasıl isterseniz." diyor adam. Bu insanların bana tam adımla ya da soyadımla seslenmelerine, siz hitabıyla konuşmalarına gıcık oluyorum. Yerime oturuyorum.Delikanlının güldüğünü görüyorum. Karşısına oturunca ensesini kaşıyor ve: "Adım Jamie Lawrence." diyor. O bu kelimeleri söylerken olduğum yerde çakılıp kalıyorum. Alice'in bahsettiği Jamie bu mu acaba? Yoksa... yoksa... bu tanışmayı biz dışında herkes biliyor mu? O olup olmadığını öğrenmenin tek bir yolu var. Soruyorum: "Alice'i tanıyor musun? "Bir uyarı daha yiyorum. "Böyle şeyler konuşmayın." diyor. Sinirle ses alıcıyı çıkarıp yere fırlatıyorum. Jamie, oraya bakıyor. "Niye ses alıcıyı fırlattın?" derken o da uyarı alıyor. Ses alıcıyı fırlatıyor. "Hey, bu işe yarıyormuş." diyor. "Neden rakip olduğumuz hakkında bir fikrin var mı?" diyorum. "Hiçbir fikrim yok. Gerçi ben Azizlerin lideriyim ama..." diyor. Diyecek bir şey bulamıyor. Giyimi bence ezik de olsa, gözlerimi ondan alamıyorum. Ben de: "Gerçi ben de Günahkarların lideriyim." diyorum. İkimiz de aynı anda: "Şimdi anladım!" diyoruz. Ardından gülüşüyoruz. Sonra ben de şöyle diyorum: "Bizim tanışmamızı bizden habersiz yapmaları ne kadar ilginç!" Jamie: "Evet,bizlerin de normal insanlar gibi tanışması daha iyi olmaz mıydı?" diyor. Ben de: "Haklısın." diyorum. "Bu arada sohbetimiz yarıda kesildi." diyor Jamie. "Evet ama hangi Alice, beyaz-mavi elbise giyen, minyon tipli, saf, sarışın ve Azizler'den olan Alice mi?" "Evet."diyorum. "Bu soruyu niye sordun?"diyor. "Bana senden bahsetti de." diyorum. Jamie: "Evet, biz onunla oda arkadaşıyız." diyor. Ben de: "Canım sıkılıyor, şöyle dans etmek, delice hareketlerde ve davranışlarda bulunmak istiyorum." diyorum. Jamie gülüyor ve ekliyor: "Ben de." Sonra: "Hiç de beklediğim gibi değilmişsin." diyorum."Seni olgun, çok bilmiş ve sıkıcı biri sanıyordum." Jamie: "Gerçi ben de seni kaçık, psikopat ve kibirli sanıyordum." diyor. Ben de: "Hiç sandığımız gibi değilmişiz." diyorum. Jamie'ye dönerek: "Senin pelerin taktığını sanıyordum." diyorum. Jamie: "Takıyorum ama saklıyorum. Azizler şık giyinmekten nefret eder." diyor. Ben: "Pek rahat bir giyinme şekli değil, ha?" diyorum. Jamie: "Pek değil." diyor. "Hoşçakal." diyorum. O da: "Hoşçakal." diyor ama ardından başka şeyler fısıldıyor. Ne dediğini anlamıyorum. İkimiz de kendi kapımızdan çıkıyoruz.
Çıkışta, beni getiren adam beni karşılıyor: "Konuşmanın sonlarına doğru ses cihazlarını neden attınız? Sizi hiç duyamadık." diyor. Ve ekliyor: "Üstelik beni rezil ettiniz. Telsizde bana bağırdınız, çok samimi konuştunuz,aklınızda sorun mu var? Bayan Carter, artık biraz dikkat edin." Cevap vermeden yatakhaneye koşuyorum. Jamie, çok büyük bir azar yemiş olmalı. Yatakhanede kimse yok, yapayalnızım. Duygularımla baş başa kalabilirim.
6.bölümün sonu, umarım beğenmişsinizdir. 687 kelime, tebrik edin beni. Sonraki bölümlerde hiç beklemeyeceğiniz şeyler olacak. Vote ve yorum atmayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aziz mi Günahkar mı
Fantasy"Bu anı belki de bir daha asla yaşayamayacağım. Evet, bu gece bir takım duygular, alışkanlıklarıma ve bildiklerime diz çöktürdü. Onlara teslim oldum açıkçası." Amy Maria Carter, Günahkarların lideridir. Eğitim için iki seneliğine bir okula gidince o...