Calum ile birlikte masaya oturduk ve neredeyse herkes bizi izlemeye başladı. Keşke lisede de bu performansımı göstermiş olsaydım. Bazı insanların kafalarını okul dolabına çarpa çarpa geçip, daha sonra tatlı bir kız gibi gülümseyip herkesin beni izlemesini isterdim.
Öyle olmadı tüm lise hayatım boyunca çöp kutusunun yanında yemek yedim.
Lise dönemimi hatırladım ve şu an gerçekten üzüldüm. Keşke o zamanlar daha güçlü bir karaktere sahip olabilseydim. Maalesef ki, bunu üniversitede fark ettim. Bu anımı anlatmam gerek! Dublaj seçmelerine gitmiştim ve seçecek olan kadın bana tam o sırada güldü. Yani sesime güldü.
Neden bilmiyorum -sanırım yılların birikmişliği- birden patladım. Sonra gerçekten çirkin bir ağız dalaşına girdik. Sonuç olarak kavgadaki ince sesimden dolayı herkes beni dublaj için işe aldı. O günden sonra bir özgüven patlaması ile geziyorum.
Özgüvenimi tokatlayan kişiler ise Calum ve Vince.
Yani, açıklama yapmayacağım.
Molrie gözleri dolmuş bir şekilde Calum'a bakıyordu. SEN NE YÜZSÜZ BİR İNSANSIN! Ucuz aşk hikayelerine kanmam ben! Resmen nişanlısının yanında benim nişanlım için gözyaşı döküyordu. Calum'un ne kadar canı acısa da, Molrie orada yokmuş gibi davrandı.
Bu çocuk istediği zaman embesil ve istediği zaman havalı olabiliyordu.
Aniden kafamı çevirdim. Calum'da tam o esnada bana bakıyordu. Gözlerimiz buluştu. O benim gözlerime baktı ve ben de onun gözlerine baktım. Bu garipti çünkü günde milyon defa Calum'a bakıyordum. Fakat bu farklıydı. Bu bakmak değildi. Görmekti. O da görüyor olmalıydı. Görüyor ki, içimde bir şeyleri çekiyordu.
Kalbim tekledi ve büyük bir heyecanla döndüm. Masaya baktığımda, ellerim titremek arasında gidip geliyordu. Bedenim yerinde duramaz hale geldi ve bilincimi kaybetmiş kadar oldum.
Calum bana eğildiğinde, değişmeyen İtalyan parfümü her yerime işledi. Deniz gibi kumsaldan çekildim. Burnunu kulağıma doğru dokundurdu ve dudaklarını yavaşça ortaya çıkardı. Birden fısıldadı. "Gidelim."
Ah.
Calum kol düğmelerini düzeltti ve masadan kalktı. Kafamı hafifçe kaldırdım. Elini bana doğru uzattı. Hiç beklemeden elimi ona uzattım ve ayağa fırladım.
"Calum nereye?"
"Anne, izin verirsen gidiyoruz."
Joy sertçe baktı. "Hayır."
Calum gözlerini devirdi. "Sanki sözünü dinleyecekmişim gibi."
Calum ile hızlı adımlarla merdivenlere doğru giderken, bana döndü. "Doğru düzgün bir gençliğim olmadı."
Ona doğru baktım. "Annenin kurallarına uymamak ergenliğin gerektirdiği bir kuraldır Calum. Bence bu bir gençlik."
Bana bakıp güldü. "Tanıdığım en komik kızsın."
"Tanıdığın çok fazla kız olduğunu hesaba katarsak." Bir anda gözlerimi kocaman açtım ve şaşırmış gibi yaptım.
Kapıya geldiğimizde bana baktı. "Bir planım var."
&
Kabinden sarı kilotlu çorap, jean etek ve yeşil ince bir süveter ile çıktım. Yalın ayak ile aynaya doğru yürürken rafta duran öylesine bir siyah botu ayağıma geçirdim. Calum'da kabinden kazak gömlek takımı ile çıktı. Altında bol pantolonu vardı. Saçlarını hafif arkaya attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flatmate
Fanfic"Yarısı benim, yarısı senin." Ellerini kaldırdı. "Bir sorum olacak, eğer evin sana ait olan tarafına geçersem ne olur?" "Kafanı klozete sokar ve evi ateşe veririm." @lineofsight her şey senin için