ÇOCUKLAR DOĞMADAN VE BİZ EVLENMEDEN ÖNCE
Birkaç ses duydum. Sinirle yerimden doğruldum. Yatağın sağına baktım. Calum yoktu, harika! Erken kalkıp salakça romantiklik yapmaya çalıştığı zaman gerçekten onu öldüresim geliyor. Yataktan hızla kalktım ve mutfağa gittim.
Calum üzerinde tişörtsüz iş yapmaya bayılırdı. Geçen bir pornonun bölümünü bile canlandırmayı teklif etti. Bazen anlamıyorum onu. Tavayı çevirip bana gülümsedi.
''Fish, güzelim, günaydın.''
Gözlerim yarı kısık bir şekilde konuştum. ''Neden sabahın köründe kalkıyorsun?''
''Saat 11.''
''Uyuyorum Calum.''
''Sana Waffle ve yumurta yapacaktım.''
Sinirle bağırdım. ''UYANMAMI BEKLE O ZAMAN.''
Sinirle dolaba vurdum. ''Ne yapacaktın kahvaltıyı birde yatağıma mı getirecektin?''
''Evet.''
Ona baktım. ''Uyanırken salyalarımı siliyorum, saçlarım keçe gibi ama inatla yatağıma kahvaltı getiriyorsun.''
Calum güldü. ''Seninle evlenmemem için aklımı çelmeye mi çalışıyorsun?''
Gülerek saçlarımı arkaya attım. ''Benimle evleneceğini ikimiz de biliyoruz.''
Calum tava ile gelip dans etmeye başladı. Gülerek dansını gösterdim. ''Evet, dansın yüzünden seni düğüne davet etmeyeceğim.''
Calum tavayı bıraktı. Kalçalarımı elledi. ''Evet, kesin gerçekleşir bu.''
Ölmek üzereyken konuştum. ''Ne bu yaşam neşesi? Bırak beni! Yatağa yatıp ölümün derin uykusuna bedenimi gömmek istiyorum.''
Calum yanağımı öptü ve sonra dudaklarımı. ''Fish, azıyorum ve benimle edebi konuşuyorsun. Yapma.''
Nefes aldım. ''Ve William Shakespeare şunu demiş; Yaşam gezinen bir gölgeden ibaret zavallı bir komedyen, bağıra çağı-''
Calum beni bıraktı. ''Git, defol git Fish.''
Gülerek onun yanağını öptüm. ''Günaydın, hayatım.''
Calum tavasını aldı ve nefes verdi. ''Git Fish!''
Tişörtümü holde çıkarttım ve hızla kirlilere attım. Banyoya girip her yerimi tıraşladım. Banyodan belki yirmi dakika sonra çıkmış bile olabilirdim. Yüz kremimi sürdüm. Kirpiklerimi kıvırttım ve dişlerimi birkaç dakika fırçaladım. Ardından kaşımı aldım. Saçlarımı havlu ile güzelce duruladıktan sonra kuruttum. Tamamen mükemmel ve temizdim. Banyodan çıkıp dolabıma gittim.
Seslendirme işi ile o kadar meşguldüm ki bazı geceler eve gecenin köründe bile geliyordum fakat aldığım paraya değiyordu. Kaküllerimi düzeltip dudaklarımı parlattım. Odaya koşup bornozumu yatağa fırlattım. İç çamaşırlarımı giydim ve dolabında arkasında duran ispanyol paça pantolonumu aldım. Pantolonumu giyip fermuarını çektim ve düğmesini ilikledim.
Üzerime geçirebileceğim bir şey ararken o anda durdum ve gözlerimi büyüttüm. ''Aman Tanrım!''
Heyecanla boy aynasından kendime baktım. ''AMAN TANRIM!''
Koşarak Calum'un yanına gittim. Tezgahta ağzına domates atıyordu. Telefonda konuşuyordu. ''Michael, onların demo kayıtlarını ben bırakmadım.''
Heyecanla onun çevresinde koşturdum. Ağzında bir şeyi çiğnerken bakışlarını bana çevirdi. Mutluluktan ağlayacaktım. Kaşlarını çatıp bana gülümsedi. Dudağını yavaşça kıpırdattı. 'Ne oldu?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flatmate
Fanfiction"Yarısı benim, yarısı senin." Ellerini kaldırdı. "Bir sorum olacak, eğer evin sana ait olan tarafına geçersem ne olur?" "Kafanı klozete sokar ve evi ateşe veririm." @lineofsight her şey senin için