Villanın içi o kadar şaşaalıydı ki benim gibi bir hırsızı buraya neden getirmiş olabileceğini düşünmeden geçememiştim.
Sonuçta sicilimden ötürü mimliydim gözünde.Merdiven trabzanlarına kadar her yer ışıl ışıl parlıyordu.
Duvardaki tablolar, alt katın tamamını kaplayan geniş salon,
mobilyalardan tutun elektrik prizlerine kadar her şey tek kelimeyle muhteşemdi.Gerçi ben hiç ev soymamıştım.
Benim derdim günü kurtarmak gibi temel ihtiyaçlardan ötürüydü ama bunu o bilmiyordu tabi. Güveni bana değil, kendineydi. Zira ondaki duruş karanlık bir tip olduğu izlenimi yayıyordu. Böyle bir şeye yeltenemeyeceğimi, yeltenirsem de bana tahtalı köyün kapılarını yalatacağından son derece emin olmasıydı ona bu rahatlığı veren."Önce yemek ye. Daha fazla midenden gelen seslere katlanamayacağım." sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
Dediklerini algıladığımda yüzüm karıncalanmaya başlamıştı. Yanaklarıma doğru yayılan ısıyı hissetsem bile buna endişe etmemiştim açıkçası. Kirden o kızarıklığı görmesinin imkanı yoktu çünkü. Sessizce başımı sallamakla yetindim.
Eliyle beni yönlendirdi. İşaret ettiği yöne doğru ilerlemeye başladığında peşine takıldım.
Antrenin sonundaki kapıyı açıp tuttu ve geçmem için yol verdi.Mutfağa girdiğim anda ise tüm hayallerim gerçek olmuş gibiydi adeta, yüreğim sevinçle kabardı. Koca mutfakta ortaya konulmuş bir masa, masanın üstünde de dumanı tüten beş ayrı yemek hazırlanmış beni bekliyordu.
Yüzümü bana bu iyiliği yapan adama çevirince onun da beni izlediğini gördüm. Tek kaşını kaldırıp kibarlıktan nasibini alamamış sesiyle söylenmeye başladı.
"Davetiye mi bekliyorsun? Yemeye başlasana hadi!"Bana niye iyilik yapıyor bu herif düşüncesiyle bir an da şüpheye düşmüştüm.
"Fare zehri koydurtmadığına yemin eder misin?" deyiverdim.Ağzımdan çıkan sözlerin hızına çoğu zaman yetişemezdim, patavatsızlık diz boyuydu bende . Bugüne kadar bu huyumdan ötürü tedirgin hissettiğimi hiç hatırlamıyorum. Ta ki bu adamın yanında bu huy ölümcül hale gelene kadar..
Yalnız beklediğimin tam aksine kahkahasını duyduğum an bildiğin şoka girdim. Gözlerim büyümüş suratına bön bön bakarken o sarsılarak gülüyordu.
Can pazarı durum, bok yoluna gitmeyim diye düşünürken, ağzımdan kaçan sözlere böyle tepki vereceği hiç aklıma gelmezdi.Sonunda gülmeyi kesip başıyla masayı işaret etti. Sandalyeyi çekip otururken o da karşımdaki sandalyeye geçmişti.
"Yemin etmeme gerek yok tarla faresi, seni ortadan kaldırmak isteseydim, arabama bindiğin ilk dakika bunu yapardım." diye açıklama yaparken bir yandan da önündeki tabağa her yemekten biraz biraz alıp koydu.İçim rahatlamıştı!
Sözleriyle değil tabi ki de..
Onunda aynı yemekleri yiyecek olması bana güvence vermişti.
Kaşığı alırken elimin kiri dikkatimi çekti ,gördüğüm manzaradan dolayı kaşlarım çatıldı. Bu adamın midesi oldukça dayanıklıydı sanırım, henüz benden dolayı kusmadığına göre..Neyse ne deyip, tabağıma tüm yemeklerden bolca koydum ve kaşıklamaya başladım. İlk attığım lokmadan aldığım hazla inlememe engel olamayınca kara gözlerini tabağından kaldırıp bana dikti.
"Şey, afedersin" dedim ufacık sesle.O ise özrümü duymamış gibi yaptı.
"Tüm gün bir şey yemedin mi?"Çenem sağ olsun yine kendime müdahale edemeden "Ne bugünü, tam 3 gün oldu." diye yumurtlayınca hızla gözlerimi kaçırıp yemeğe devam ettim. Ses çıkarmamıştı. Önümden kaçıracaklar gibi çiğnemeden yutuyordum lokmaları resmen. Çok geçmeden tepeleme dolu tabağım ilk yıkandığı an ki cillop haline dönüş yapmıştı. İliklerime yeniden can gelmişti, oh be!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başına Bela Olurum #Wattys2022
General FictionHiç tanımadığı annesini,babasının ölüm döşeğinde sayıkladığı isimle arayan,gözü kara,kaybedecek bir şeyi kalmamış, babasının tahtına yeni geçen genç bir mafyaydı GENCER KARAN. İstediği belgelere ulaşacak tüm engelleri yok etmeye,herkese bela olmay...