8

29K 1.9K 134
                                    

☆☆☆☆

"Senin derdin ne?"

Şahin Hoca'yı götürmeleri için korumalara teslim edip içeri gelen Gencer'e sinirle sordum. O ise
sütten çıkma ak kaşık mübarek, soruma bendeki sinirin beş katı sinirle cevap verdi.
"Pezoya benzer bir halimiz mi var? Adam gözümüzün önünde götürüyordu kızım seni, dua edeceğine.."

Anında lafı çaktım, kendi kaşındı, orta açmıştı sahaya. Ona yaklaşıp gözlerimi nefretle kıstım. Sesim tıslarcasına çıktı dudaklarımdan.
"Sana dua değil beddua ederim ben ancak. Ders ders diye tutturan ,hocayı bulup getiren, kardeşimi alıkoyan üste beni hapseden birine çok daha şık duracak kelimeler listesi yapabilirim.."

Kolumu sertçe kavradığında kaslarım isyan etse bile bunu belli etmedim. Ona bu zevki yaşatmayacaktım,  amacı her zamanki gibi beni sindirmekti.
Belaysa bela.. Ben de dilimle bela olurum sana mafya bozuntusu.
"Çok ileri gidiyorsun Afitap. Canını yakmak istemiyorum. Biraz ılımlı olmayı denesen ölür müsün?"

"Evet ölürüm." dedim. Gayet doğrudan ve sakin cevabım iyice deli etti onu. Kolumu sıktıkça sıktı. O sıktıkça inat değil mi daha çok laf sokuyordum. Kangren olmazdım umarım.
"Can yakmak istememe stilinde ayrı bir ironi zaten. Nasıl dersimi iyi çalışmışım değil mi? Yeni kelimeler katıyorum cümlelerime, bak!"

Biz tartışırken o sırada içeri giren Yiğit, Gencer'e seslendi. "Abi ,bizim çocuklardan haber var Harputlu'yla ilgili."

Gencer'in tek kaşı aldığı haberle kalkmıştı. İşlevini yarı yarıya öldürdüğü kolumu bırakıp, dikkatini Yiğit'e verdi. Birkaç saniye bakışlarıyla konuştular sessizce.
Vay amk telepati yöntemine geçti ya bunlar len. Eller aya gidiyor, ben yaya.. Ne gelecek bakışmaların ardından meraktan geberiyorken en heyecanlı yerinde "Afitap odana çık" dedi Gencer.

Bu herifi benim sinirlerime tepki olsun diye mi yarattın Allah'ım?
"Talimli asker miyim ben be? Hem o adamın inine girecek olan ben değil miyim? Benim de öğrenmeye hakkım var!" diyerek tüm cadolozluğumu sergiledim. İtiraz edecekti kesin, zihnimde bir sonraki evrede neler söyleyeceğimi kurgulamaya başlamıştım bile.

"Peki."

"Bak her şeye itiraz edip duruyorsun sen-"Söylediği beynime ulaşınca sustum. Peki mi dedi O?
"Sen peki mi dedin az önce?"
Yaşadığım şokun tarifi yoktu sanırım. Adam ilk defa göbeğimi çatlatmadan peki demişti.

Dudağının kenarı alayla kıvrıldı, başını evet dercesine aşağı yukarı salladı. Hay bin tövbeler, kıyamet alameti bunlar..
"Güneş batıdan doğdu da haberim mi yok?"

Yiğit kıs kıs gülmeye başlamıştı. Gencer ise ellerini cebine sokup sırıtmaya devam etti.
"Şansını zorlama istersen her an vazgeçebilirim!"
Elimi anında dudaklarıma götürüp hayali fermuarını çektim.

"Ne öğrenmişler?" diye Yiğit'e döndü yeniden.

"Abi, Harputlu'nun bir oğlu varmış."

Bu muydu büyük haber?
"Eh, Allah analı babalı büyütsün de bu haberin nesi ilginç?" deme gafletinde bulundum. Gencer sessiz  kalmaya devam ediyordu. Yiğit Gencer'i süzüp gözlerini bana çevirdi. "Oğlu 26 yaşında. Allah çoktan analı babalı büyütmüş yani, varlığını herkesten bugüne kadar saklamayı başarmış ayrıca."

Hee!.. Yine anlamadım.

Oluşan sessizlikte Gencer bir anda konuşmaya başlayınca irkildim.

"Başka ne buldunuz oğlunun hakkında?"

Yiğit dersini çalışmış inek öğrenci misali bu soruyu sormasını bekliyordu sanırım, takır takır bildiklerini döktü bir solukta.
"Adı Gencay. Adam oğlunu bunca sene nerede sakladı maalesef henüz o bilgiye ulaşamadık. Ama düşüncesini değiştiren sebep ne oldu bilinmez bir anda ortalığa çıkmış. Yılmaz Harputlu, Arslan Karan'ın ölümüyle daha rahat davranır oldu abi, bizim gözlemlediğimiz bu şimdilik."

Gencer'in dalıp gitmesi gözümden kaçmamıştı. "Arslan Karan kim?" diye emin olmak için sordum. Karan soy isminden Gencer'in bir yakını olduğu aşikardı.
Gencer dalıp gittiği kuyulardan daha karanlık gözlerle bakışlarını bana çevirdi.
"Babam. Üç ay önce öldü."

Düz sesine rağmen gözlerinde ki buğu duygularını ele veriyordu.
Annemin ölümü aklıma gelince Gencer'e üzülmekten kendimi alamadım. Katlanılması çok zor bir acıydı. "Başın sağ olsun, çok üzüldüm." derken sesim kısık çıkmıştı. Zalim piçin teki olsa da ben onun gibi vicdansız değildim, haline üzüldüm.

Gencer gözlerini, içinde bir şey ararcasına gözlerimde gezdirdi.
Ne gördü yada ne düşündü bilemiyorum ama samimi bir tebessüm beklemiyordum ondan.
"Sen.. Çok farklısın." derken gözlerini kaçırdı.

Omuz silktim. "Farklılık değil bu, insanlık. Arada sende kullansan da paslanmasa.." deyip göz kırptım. Bunalımlı havası gitsin diye yaptığım hareket Gencer'de tuhaf bir bakışa sebep oldu. İnsanlık diye diye bok yoluna gideceksin be kızım diye içimden kendi kendime kızdım. Konuya tekrar dönebilmek için Yiğit'e baktığımda hüzünlü bir tebessüm vardı onun da yüzünde.
Bu ne yahu içimi daralttılar, sanki beş çocuğunu birden tekmeledik acı fışkırdı her yerden.

"Bugün dünya psikoloji içine sıçma günü falan mı?" İkisinde gezinen gözlerimle cevap bekler izlenimi yaratsam da istediğim ortamın havasını dağıtmaktı. İşe yaradı. İlk başlayan kıkırdamalar sonrasında kahkahaya döndü. Sinirlerimiz bozulmuştu iyice, gül Allah gül..
Gülmekten zor çıkan sesimle "Şu an gülüyor olmam ikinizden de nefret ettiğim gerçeğini değiştirmeyecek beyler." diye uyardım." Sonra yüz verdik ayıya geldi sıçtı halıya durumu olmasın."

Yiğit yere kapaklanmıştı, uluyordu resmen. Gencer'de yastıklara gömülmüştü. Bir süre sonra gülmekten bitap düşünce anca sesimiz kesildi.

Aklıma çöreklenen düşünceler silsilesi sessizlikte keyfimi kaçırmaya yetti. Babası bitti danasıyla mı uğraşacaktım bir de? Ben ne bok yiyeceğim şimdi ya?!
Sıkıntımı onlarla da paylaştım.
"Benim işim gitgide zorlaşıyor. Babasının inine nasıl gireceğim diye düşünürken bir de oğlu girerse işin içine ayıkla pirincin taşını.."

Yiğit bir heves ağzını açar gibi oldu sonra vazgeçip "yok yok olmaz ya" diye kendi kendine geveledi.

"Yiğit! Koçum kendi kendine ne geveleyip duruyorsun? Söyle aklındakini.."

Yiğit elini ensesine götürüp kararsız kalmış gibi bir iki saniye duraksadı, ardından bombasını patlattı. "İlk önce oğlunu kafesleyip oradan büyük ava odaklansak nasıl olur diye düşündüm bir an."

Gencer'in bu sözlerle gözleri kısılmıştı. Yiğit'e tekinsiz bakışlarla sordu. "Yani?" 

"Yanisi Abi, Afitap Gencay'ı kafeslesin oğlunun kabul ettiğini Yılmaz Harputlu sorgulamaz, daha garanti.."

Gencer'in sesinde tehlikeli ton bir tık daha arttı ya da bana öyle geldi bilmiyorum. "Kafeslemekten kastın?"

Olayı ilkokul tekerlemesine döndürdü sorularıyla Gencer de he.. Oğlun geldi mi, inek kaçtı mı yandı bitti kül oldu mu?..
Hayret bir şey. Yiğit yanıtlamadan lafa zıplayıp son noktayı koydum.

"Yani demek istiyor ki Afitap Gencay'ı kendine aşık etsin, kafeslesin, sonra babasına giden yol açılır. Çaktın?"

Başına Bela Olurum #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin