1

75.7K 3.3K 1.2K
                                    

Yerleştiğim alçak duvarın üstünden ayaklarımı aşağı sarkıtmış, geçip giden insanları izliyordum.
Karanlık çökmek üzereydi ve midemden gelen guruldama sesi, kalabalığın sesini bastıracak şiddete erişiyordu artık.

Of! Lanet olsun!!
Onca saattir iş yapamadığıma hâlâ inanamıyordum.
Üç gündür süren şanssızlığım, Mars'ın burcumun üzerindeki bıdı bıdısı değilse şayet, çaptan düşüyordum demek ki.

Gözlerim atmaca gibi etrafı dikizlerken  ciğerimden kopup gelmiş iç daraltımı oflayarak  dışarı saldım. Zaten peşimde Azrail dolanıyordu, bir de açlıkla sınanmanın zamanı mıydı şimdi?

İki gündür beni öldürmeye yeminli Fıçı Nedim'den kaçtığımdan dolayı adam akıllı ne bir şey yemiş ne de uyuyabilmiştim. Benim yüzümden hapsi boyladığı için intikam peşindeydi koca götlü pislik. Bizim çocuklar hapisten çıktığının haberini uçurunca kaldığımız depodan tüyüp, gündüzleri erkete de geceleri de sahildeki boş filikalarda sabahı sabah etmiştim.

Karnımda hissettiğim acılı kasılmayla bir  yüzümü buruşturdum. Midem artık isyandaydı. Beremin altında topladığım saçlarım neredeyse bir haftayı geçkindir yıkanmadığından bitlere ev sahipliği hazırlığındaydı -ki hadi onu geçtim- yüzümün kirinden dolayı her an  birinin yanıma ilişip suratıma boydan boya  "Allah aşkına yıka" diye yazacağından endişe duymaya başlamıştım.

Düşüncelerime itiraz edercesine başımı salladım. Yok arkadaş, kesinlikle ne yapıp edip bir şekilde bu sefilliğime son vermeliydim.
Vermeliydim de kederle baktığım insanlar arasında cukkası sağlam görünen yoktu ki hiç. En azından yaptığım işe değsin, üç dört gün işe çıkamazsam şayet beni idare etsin düşüncesindeydim.

Etrafı tekrar kolaçan ettiğimde bu bölgeden bir bok çıkmayacağına kanaat getirip duvardan atladım.

Bir müddet ara sokaklarda yol bulmaya çalışırken, bir an da barların sıralandığı bir sokakta buldum kendimi.
Sokakta ki kalabalığı görünce anında yüzümde sinsi bir sırıtış belirdi. Zira bara pavyona giden insan, parası olan insandı bizim lugatımızda.
Hemen köşeye pısıp uygun zamanı kollamaya başladım.

Bakışlarım bir  x-ray cihazının yerini aratmaksızın insanları tararken o esnada adamın birinin üzerinde hedef tespit edildi dercesine kırmızı renk yanıp sönmeye başladı.
Arka cebindeki cüzdanı düştü düşecekti. Bar kapısının önüne kurulan masalardan birinde oturmuş -ve oh oh maşallah diyelim nazar değmesin- pek de koyu bir muhabbete dalmış vaziyetteydi.

-Aranan kan bulundu nihayet afi- diyen iç sesimle zihnen tokalaştım.
Genelde pek anlaşamayız da, nadir anlarımızdan biriydi bu.

Neredeyse asfaltla bütünleşip eğilerek yanına gittiğimde  tereyağından kıl çeker gibi cüzdanı almış, çaktırmadan birkaç adım uzaklaşmıştım ki  "Amirim!!Cüzdanınız! "diye haykıran sesi duyunca korkuyla yerimde doğruldum.
Ne!! Amir mi?!!

Bir kızılca kıyamet koptu.
Adam  "Dur, Polis!!"diyerek bana doğru atılınca cüzdanını havaya fırlatıverdim. Dikkatinin dağılmasıyla birlikte arkamı dönüp son hızla topuklayarak koşmaya başladım. Arkamdan gelen ayak seslerine bakacak halim bile yoktu. Daldığım ara sokaklarda zig-zag çizerek izimi kaybettirmeye çalışıyordum.

Nefes nefese kalmış, açlık da buna karışınca başım dönmeye başlamıştı iyice. Arkamdan dört nala koşturan iki polis ise hala inatla peşimdeydi. Sanki merkez bankası soyduk amk. Bıraktık cüzdanı işte, ne diye bu kadar uğraşıyorsunuz ama değil mi?!..

Son dakika açık gördüğüm harabe bir binanın kapısından içeri
kendimi atıp ardına pıstım. Ben saklanırken uzaklaşan ayak seslerini işittiğimde gelen rahatlamayla bir, alnımda biriken teri elimin tersiyle silip kuvvetle nefesimi dışarı saldım.

Başına Bela Olurum #Wattys2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin