Aile - Bölüm 8

2.6K 98 4
                                    

Sonunda yaptığım poğaçalarda pişince soğuması için fırından çıkarıp tezgahın üstüne koydum. Saat dokuza gelmek üzereydi ve ben yaklaşık üç saattir hamur işlerimle uğraşıyordum. Canım sıkkın olduğunda veya bir şeye karar vermek için düşünmem gerekiyorsa hamur işine veririm kendimi. Önce kurabiye yaptım. Sonra yanına ıslak kek yaptım. Sonra bunların yanına birde tuzlu iyi olur diyerek patatesli peynirli ve zeytinli olmak üzere üç tepsi poğaça yaptım. Offf yine fazla kaçırmıştım ama sonunda bir karar verebilmiştim. Kendi kendime üç saattir aynı telkini veriyordum. "Onların hiçbir suçu yok. Hiçbirşeyi bilmiyorlardı."

Onlara bir şans vermeye karar verdim. Birine ihtiyaçları vardı. Onlara kol kanat gerecek birine ihtiyaçları vardı. Sırf benim için hayatlarını tamamen değiştirip peşimden buralara kadar gelmişler. Onlara bu haksızlığı yapamam. Bana ihtiyaçları var.

Kapı ziliyle kendime gelerek kapıya gittim. Açtığımda karşımda babasının kucağında başını göğsüne koymuş Yağızı görünce tüm gardımı indirdim. Kesinlikle onlara bir şans vermeliyim. Yağız beni görünce büyük bir çoşkuyla kucağıma atladı. "Zeynoo beni niye bırakıp gittin? Bir daha dönmeyeceksin diye çok korktum. Evdekilere çok kızdım seni kaçırdılar diye. Bir daha bırakma beni nolur." diyerek ağlamaya başladı kucağımda. Ben onu sarılarak sakinleştirmeye çalışırken Selim Karahanda bize bakıyordu. Bilmiyorum ne olursa olsun dilim varmıyordu baba demeye. Nasıl hitap edeceğimi dahi bilmiyorum.

"Kızım sen istemedin ama abinle Emir arabadalar seni görmek istediler. Zor ikna ettim arabada kalmaları için."

"Şey çayı yeni koydum ikramlık birşeylerde hazırladım. Biraz fazla hazırlamışım. Çağırın onlarda gelsinler bir çay içelim. Tabi vaktiniz varsa." dedim. Gözlerindeki ışık görülmeye değerdi. Vazgeçmemden korkar gibi yüzüme bakınca kapının önünden çekilerek yer verdim girmesi için. "İçeri geçin mesaj atar çağırırız. Kapıda beklemeyin." diyince hemen ayakkabılarını çıkararak içeri girdi. Girişte Yağızın ayakkabılarınıda çıkarıp ayakkabılığa koydum. Onları yönlendirerek oturma odasına geçtik.

"Mesaj attım kızım gelirler şimdi."

"Tamam ben çaya bakiyim geliyorum o halde." diyip kalkıp mutfağa geçtim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Niye bu kadar heyecanlandıysam. Yine kapının sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Koşarak kapıya giderek açınca ikinci kez gardımı indirdim. Karşımda bana vereceğim tepkiden korkarak bakan Emir ve Kutay vardı. Onları şaşırtarak gülümsedim.

"Hoşgeldiniz. Geçsenize içeri."

"Zeynep bak"

"Abi lütfen şimdi değil. Sonra konuşuruz lütfen içeri gelin." diyerek kapının önünden çekildim geçmeleri için. Kutay ona abi dememe sevinmiş gibi duruyordu. Emir girip karşıma dikilip gözlerimiz içine bakınca daha fazla dayanamadım. Boynuna atlayarak sımsıkı sarıldım. Oda bana sarılırken bir anda birinin daha sarıldığını farkedince bunun Kutay olduğunu farkettim. Bir anda bu seferde bacaklarımıza sarılan bir şey farkettim. Buda Yağızdan başkası değildi. İşte şimdi grup tamamlanmıştı. Ayrıldığımızda Kutayın gözlerinin yaşardığını gördüm.

"Abi sen ağlıyor musun?" diyince gözünden bir damla yaş aktı.

"Ağlıyorum evet çünkü ne zamandır bu anı bekliyoruz."

"Ah benim abime bak o maviş gözlerine yazık. Ağlamak yok tamam mı? Yasaklıyorum bize ağlamayı. Hadi şimdi oturma odasına geçin bende çayları alıp geliyorum." diyerek mutfağa gittim. İşte bu kadardı. Görev başarıyla tamamlandı. Ağlamak yok Zeynep. Çayları ve ikramları tepsiye koyarak odaya geçtim. Sehpaları yerleştirip çayları ve yiyecekleri koydum herkesin önüne.

Yeni HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin