BBHGökyüzünün berraklığını çekiyorum içime. Fazla berrak olduğunu, temiz havanın akciğerime yayılmasından anlıyorum. Ve yumuşak rüzgar yüzümün her noktasına yapışıyor. Olduğum yerden, öylece bekleyerek bunu hissedemiyorum. Bunun için görmem gerekirdi. Bu yüzden ben çabalıyorum onların beni görmesi için. Kafamı kaldırıyor ve dik açıyla bakıyorum gökyüzüne. Sonra ne hızlı ne de yavaş denecek derecede yürüyorum. Güneşin, şeffaf bulutların arkasından beni izlediğini ise yanaklarıma çöken hafif kuruluktan anlıyorum. Nem oluşmuş ve ter çekiyorum. Bu benim en sevdiğim mevsim; ilkbahar.
Gökyüzüyle masum serüvenime şimdilik ara vermek zorundayım çünkü her saniye nerede olduğumu öğrenmek isteyen baş belası bir ev arkadaşım var. Cebimde titreyen telefonu elime alıyorum ve iki kez salladıktan sonra kulağıma götürüyorum. "Efendim, Sehun?"
"Baekhyun? Neredesin? Her şey yolunda değil mi?"
Gülümsüyorum ve yavaşça arkamı dönüp yeni değneğimin yardımıyla eski yerime yürümeye başlıyorum. Yavaş yürüyorum çünkü gökyüzü beni seviyor. Serüvenime kaçamak olarak devam etmek istiyorum. "İyiyim Sehun. Çocuklar az önce içeri girdi ve ben de dışarıda ki bankta oturuyorum. Hava çok güzel."
"Şarjın var değil mi? Bir şey olduğunda hemen ara. Gelirken mutlaka haber ver, ben karşılayacağım seni. Anlaştık mı?"
"Yarım saatte bir aramaya devam edersen şarjım sana geleceğimi haber veremeden bitecek. Hem sen okulda değil misin? Sınavdan çıktın mı?"
Konuşmadan önce derin bir nefes bırakıyor kulağıma. Sınavının kötü geçtiğini buradan anlıyorum. "Birincisine girdim. İkincisi bir saat sonra."
"Kötü geçti değil mi?" Yüzümü soluduğum olumsuz havayla asarken az önce oturduğum bankı buluyorum ve değneğimin boyunu kısaltırken yavaşça arkamı dönerek oturuyorum.
"Aslında güzeldi ama bölüm hocası, kimseyi kolayca geçirmeyeceğini söylemiş. Bu yüzden korkuyorum."
Bu sefer derin nefes veren ben oluyorum karşı hatta. Sehun'un tek problemi bölüm hocalarıyla iyi anlaşamaması. "Endişelenme. Eninde sonunda geçeceksin."
"Ah, sorun yok. Neyse, kapatıyorum. Şarjın bitmesin. Dikkatli ol, seni seviyorum."
"Ben de seni." Telefonu kapatıp cebime atmadan önce sesime biraz mutluluk katmayı ihmal etmiyorum. Eminim, bu ona güç verecek ve diğer sınavını kötü etkilemeyecektir.
Nerede olduğumu az çok tahmin etmişsinizdir. Bir hafta önce tam bugün reddedildiğim engelliler okulunun tam önündeyim. Buraya kabul edildiğim için veya tekrar mülakata çağrıldığım için gelmedim elbette. Nedeni yok işte. Burayı seviyorum. Buradaki çocuklarla her teneffüs arasında muhabbet etmeyi, onlara insanlara karşı nasıl davranmaları ve insanlardan gördükleri tepkilere nasıl yaklaşmaları gerektiğini anlatıyorum. Onlar da karşılığında benimle mutluluklarını paylaşıyor. Aslında buraya reddedildikten sonra ilk geldiğim zamanlarda görevliler tarafından uyarıldım. Asla onlara resim yapmamak veya alanımla ilgili bir şey yaptırmamak adına söz verdim. Yalnızca burada vakit geçirip akşam olduğunda çocuklarla beraber evime döneceğimi söylediğimde nihayet ki hoş karşıladılar. Sanırım birazcık deli olduğumu düşünmüş olabilirler. Eh bu konuda haklılar, ne diyeyim.
Biraz ötedeki insan seslerine kulak vermeye çalışıyorum. Okulun temizlik görevlisine sorduğumda; "Yakınlarda yeni bir bina inşa edilecekmiş, mühendisler bakmaya gelmiş." diyor. Böyle küçük ve işe yaramaz mimari alanı olan bir kasabada ne gibi bir bina yapılabilir, anlam veremiyorum. Buraya geldiğim günden beri, çocuklar derse girdiğinde, alanı turlarken keşfettim mimari alanını. Tam olarak öğrenemesem de çiftçilerden birinin ahır yaptıracağını veya basit bir ev inşa edileceğini düşünüyorum. Daha fazla kulak vermeyip gökyüzüyle olan serüvenime oturduğum yerden devam etmeye karar veriyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nodo Ciegos || chanbaek
FanfictionAma ben, onu ömür boyu karanlık dünyamın beyaz çizgilerine mahkum edecek kadar bencil olabilir miyim? Veya o, karanlıkta hevesle çizdiğim çizgilerimin gerçek sahibi mi? © Tüm hakları, Byun Baekhyun'un göz kapaklarının ardında saklıdır. © •angst wit...