Büyük zorluklarla çıktığım basamakları yuvarlanarak indiğim an, kendimi pas parlak ve siyah beyaz zeminin üzerinde bulduğum andayım. Neden bir anda sıfıra düştüğümü kimseye anlatamıyorum. Kimseden bir kastım var. Kafamın içinde dört dönen, benim ulaşılmaz dünyamın insanları. Bana güç veren ve beni her anımda destekleyen insanlar. Neden şimdi hepsinin bana sırt döndüğünü anlayamaz haldeyim.
Canımın acısını, kalbimin ağrısını paylaşamadığım bir yerdeyim. Sanki masallardaki o uçsuz bucaksız şehirde, bir başımayım. Halbuki ben 10 yaşından beridir masallara inanmayan adam değil miyim?
"Baekhyun?" Büyük annemin sesi bomboş ve terk edilmiş kafamın içinde yankılandığında irkilerek başımı kaldırıyorum. Şefkatli elleriyle ellerimi kavrıyor ve yanıma oturuyor. "Evladım? Neden geldiğinden beri tek kelime etmiyorsun? Beni gerçekten endişelendirmeye başladın."
Derin bir nefes verip göz bebeklerimi tuttuğum sabit noktadan çekiyor ve önüme indiriyorum. Hiçbir anlamı olmayan bu hareketi sorguluyorum yine. Son bir haftadır yaptığım her hareketi sorgudan geçirdiğim gibi. "Büyük anne..." Sonunda pes ederek kendimi büyük annemin yumuşacık göğsüne bırakıyorum. Beni sarıyor ve saçlarımı okşuyor usulca. Ne gözyaşlarımı dökebiliyorum ne de derdimi... Kaybettiğim cesaretimi arıyorum yine sessizce.
Yıllar önce üniversitedeyken proje ödevim için keşfe çıktığımda keşfettiğim yer burası. Büyük annem diye söz ettiğim kadın ise beni uçurumun birinden düşmekten kurtaran kadın. Yaşadığım şoku atlatana kadar bana evini açan, Sehun'a ulaşana dek benimle gerçek torunuymuş gibi ilgilenen ve bana her daim kapısının açık olduğunu belirten o kadının evindeyim günlerdir.
Sehun'dan gerçekleri dinledikten sonra aklıma gelen ilk yerdeyim kısacası. Cielo'yu da alıp buraya geldiğimden bir tek Sehun'un haberi olmalı ki günlerdir büyük annemi arayıp iyi olup olmadığımı kontrol eden tek kişinin o olduğunu biliyorum. Yaralı gönlüm yine bir şeylerden umutlanıyor...
"Bana ne olduğunu anlatmak ister misin?" Büyük annem başımı nazikçe göğsünden kaldırıp kendine çevirdiğinde titrek bir nefes veriyorum. "En azından bana bir ipucu ver, ben de sana tavsiye vereyim."
Bu kulağa hoş geldiğinde başımı ellerinden ayırıp konumuma dönüyor ve omuzlarımı düşürüyorum. "Eve dönemiyorum büyük anne. Özlediğim ama affedemediğim insanlar yaşıyor orada."
"Peki onları affetmen için ne yapman gerektiğini biliyor musun?"
Yutkunup gözlerimi kırpıştırıyorum. Bir anda kucağımda beliren Cielo'yu kavrayıp kollarıma yatırıyor ve tüylerini okşamaya başlıyorum. "Önce kendimi affetmem gerek. Hatalarımla yüzleşmem ve onları kabul etmem gerek. Bunu nasıl yapacağımı biliyorum ama cesaret edemiyorum." Sessiz bir tonla içimdekileri aktarırken odağımı bozmadan yaşananları tekrar düşünüyorum. Beni hiç beklemediğim bir anda vuran adamın eseri haline dönüştüğüme inanamıyorum bir an. Onun benim tablom olduğunu zannederken aslında benim onun, istedikçe şekillenen ve istediği renklere bürünebilen tablosu olduğum gerçeğiyle yüzleşemiyorum.
"Cesareti yanlış bir yerde arıyorsun evladım." Hiç beklemediğim bir cümle işittiğimde başım hızla büyük annemin olduğu yere dönüyor. Nerede olduğunu kestiremesem de söylediklerinin dikkatimi çektiğini bilmesi gerekiyor. "Burası sana cesaret kazandırmaz, seni hatalarından kaçırır. Kafanı toparlamana değil, aksine darmadağın etmene sebep olur. Burası yanlış bir seçim Baekhyun. O güzel yüreğini kim darmadağın ettiyse ona git. Onda ara kaybettiğin cesaretini."
Cielo'dan onaylarcasına havlama sesi işittiğimde başım tekrar aynı yere dönüyor. Onun da benim gibi sahibini özlediğini biliyorum. Sorulması gereken sorulardan kaçtığımı da... "Yine de... Korkuyorum. Tekrar kırılmaktan, zar zor kazandığım benliğimi yeniden kaybetmekten çok korkuyorum. Bunu nasıl yaparım, onunla nasıl yüzleşirim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nodo Ciegos || chanbaek
FanficAma ben, onu ömür boyu karanlık dünyamın beyaz çizgilerine mahkum edecek kadar bencil olabilir miyim? Veya o, karanlıkta hevesle çizdiğim çizgilerimin gerçek sahibi mi? © Tüm hakları, Byun Baekhyun'un göz kapaklarının ardında saklıdır. © •angst wit...