Aydınlık.Köşe bucak kaçtığım yerdeyim.
Burası çok aydınlık ve ben dayanamıyorum. Ellerimle örtüyorum önce gözlerimi. Neden dinmiyor, anlamıyorum. Çocuk seslerinin meşale tuttuğu karanlığımı geri isterken çığlıklarımı yayıyorum havaya. O beni sakinleştirmek için uğraşırken ben ona ışıkları kapatması için yalvarıyorum.
Bana zaten içerisinin karanlık olduğunu söylüyor. Ben gece karanlığına bile katlanamıyorum.
İstemiyorum. Işığın bir saniyesi bile yasak bana. Hazır değilim. İnsan kendini böyle bir şeye nasıl hazırlar ki zaten? Yapamam, aydınlık ve ben fazla uyumsuzuz. Kendimi inandırdığım bu karanlık dünyadan soyutlayamam. Birileri ışığımı bir an önce kapatsa iyi olur çünkü bu katlanılabilir bir işkence değil ve ben ikinci seçeneği seçmekten çok korkuyorum.
Ben şu an sadece onu arıyorum. Biliyorum, çok içten bir acı bu. Bu yüzden yıllarca ara ara Tanrı'ya dile getirdiğim anlık isyanlardan birinden cevap gelmiş olmalı. Ama hayır, ben onu gözlerim olmadan da görebilirim. Ben onu kokusundan, gözleri gören bir insandan bile daha iyi tanırım.
Ona yaklaştığımı yine kokusundan anlıyorum. Dayanamıyorum. Az önce ışığı benden alması için yalvardığım Tanrı'ya içten bir şükran sunuyor ve tüm uyarılara rağmen araya perde gibi giren bez parçasını hışımla çıkarıyorum.
Ben onu görüyorum, ama o beni görmüyor.
***
"Baek?"
Kafamı gömdüğüm yerden kaldırıyorum. Sehun'un sesini duyunca rahatladığımı hissediyorum. Sadece birkaç dakikalığına beyin egzersizi yapmak için kendimi iç dünyama kaptırıyorum ama bu, saçmalıktan hallice bir rüyayla son buluyor. Hoş, rüya olduğunu da söyleyemem. Bir tür beyin oyunu olsa gerek, ki bu da ne kadar stresli olduğumu göstermeye yetiyor.
"İyi misin?"
Sehun'un endişeli sesine yöneliyorum. Biraz sonra bana doğru yaklaştığını adım sesleriyle hissediyorum. Yanılmadığımı, elleriyle omuzlarımı kavradığında anlıyorum. Zaten hislerim beni bugüne kadar bir kez bile yanıltmadı ya.
"İyiyim Sehun. Sadece biraz heyecanlıyım. Beni kabul edecekler midir?"
"Delirdin mi? Senden iyisini mi bulacaklar? Senin gibi mükemmel bir ressamı geri çevirmeyeceklerine eminim. Hele ki böyle küçük bir kasaba için konuşuyorsak."
"Mükemmel ama kör bir ressam." Derin bir nefes bırakıyorum havaya. Endişelerimle beraber ayaklanıyorum. Benimle beraber Sehun da ayaklanıyor ve odanın içinde turlarken arkamdan eşlik ediyor. Bu sırada omuzlarıma elleriyle küçük küçük masaj hareketleri uyguluyor. Sehun'dan bahsedecek olursam; benim her türlü halimi görüp üstesinden geldiğim tüm zorluklarda yanımda duran çocukluk arkadaşım diyebilirim. Şu anda da olduğu gibi.
"Sakin ol Baekhyun. Onlara sadece resimlerini göster. Bu, senin ne kadar mükemmel bir ressam olduğunu anlamalarına yetecektir."
Arkamı dönüyorum. Sehun'la aramdaki mesafeyi ölçüyorum önce ellerimle. Yüzünü tuttuğum an ellerimi kavrayıp avuçlarının içine alıyor. Bunu sevdiğimi ve bana güven verdiğini çok iyi biliyor.
"Benden başka bir tane daha resim öğretmeni varmış. Ya kör bir öğretmenden engelli çocuklara iyi bir eğitmen olamayacağını düşünürlerse?"
"Eğer gerçekten bunu düşünürlerse şu tuvallerin hepsini kafalarına geçiririm onların." Yutkunuyor ve ellerimi Sehun'un avuçlarından ayırıp sarsak adımlar atmaya devam ediyorum odanın içinde.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nodo Ciegos || chanbaek
FanfictionAma ben, onu ömür boyu karanlık dünyamın beyaz çizgilerine mahkum edecek kadar bencil olabilir miyim? Veya o, karanlıkta hevesle çizdiğim çizgilerimin gerçek sahibi mi? © Tüm hakları, Byun Baekhyun'un göz kapaklarının ardında saklıdır. © •angst wit...