Sadece tek bir adım daha atıp kendimi yatağa bıraktığımda gözlerim saniyesinde kapanmış ve bilincim bedenimi terk etmişti.
25. Bölüm - İlk Öpücük
Bedenimde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi araladım. Bakışlarım tavandan pencereye çevrildiğinde bedenimin bu kadar ısınmasını sağlayan şeyin içeri süzülen güneş ışığı olduğunu fark ettim ve gözümü alan güneşe yüzümü buruşturdum. Saatlerdir ağzımı açmadığımdan birbirlerine yapışan dudaklarımı yavaşça araladım ve dilimle kısa bir sürede ıslattım. Hala kapanmak için direnen göz kapaklarımı bir kaç kere kırpıştırdım ve ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Saat kaçtı acaba? Kaç saattir uyuyordum? Güneşin konumuna bakılırsa öğleden sonra üç veya dört olmalıydı.
Tek elim ile başımı kaşıdıktan sonra dirseklerimi yatağa dayadım ve yavaşça doğruldum. Bakışlarım bacaklarıma kaydığında, eskisi gibi ağrıyıp ağrımadığını kontrol etmek için onlar aşağı yukarı salladım ve ağrımadıklarına kanaat getirdim. Bu iyiye işaretti. Bir kaç saatlik uyku bedenime iyi gelmişti.
Yatakta oturur pozisyona geçtiğimde kollarımı öne uzatarak birleştirdim ve bir güzel esnedim. Ayağa kalkıp bakışlarımı odamda gezdirdiğimde, yatağımı deli gibi dağıttığımı fark ettim ve hızlıca onu düzelttim. İçeriyi neredeyse kırk derece yapan güneşi engellemek için perdeleri kapattım ve ferahlatıcı gölgenin tadını çıkararak iç çektim.
Odamdan çıkıp salona ilerlerken özellikle yere bakmamaya çalışıyordum çünkü biliyordum ki bunu yaparsam, dün gece ile ilgili aklıma içinden çıkamayacağım bir sürü soru gelecekti. Ve şuan tek yapmak istediğim şey, dinlenmekti.
Kanepeye oturup bakışlarımı karşımdaki duvarda asılı olan saate çevirdiğimde, ssaatin öğleden sonra beşe yaklaştığını gördüm. Yaklaşık 9 saattir uyuyordum. Aslında azdı, şu durumda daha fazla uyumam lazımdı. Çünkü normalde dee en az 10 saat uyuyan biriydim.
Televizyonu açmak için bakışlarımı koltuğun üzerinde gezdirip kumandayı aradığımda, karşımdaki sehpada olduğunu fark ettim ve gözlerimi devirip kanepeden kalktım. Hızlı bir hareketle kumandayı elime aldım ve büyük kırmızı tuşa basarak televizyonu açtım. Televizyon bağımlısı biri değildim ama şuan biraz kafa dağıtmaya ve dinlenmeye ihtiyacım vardı. Bir aksiyon filmi kafa dağıtmak için mükemmel olabilirdi. Normalde film izleyeceğim zaman mısırımı yanımdan eksik etmezdim ama şimdi bununla uğraşacak halim yoktu.
Ekranda ana kanallar belirdiğinden aşağı kanallara indim ve sinema kanallarına gelerek aksiyon filmi aramaya başladım. Romantik komedi, korku, dram, müzikal, biyografi... Her türden film vardı ama lanet olası bir aksiyon filmi koyamamışlardı.
Sinema kanallarını geçerek normal kanallardan birinde durdum ve adını ilk defa okuduğum diziye gözlerimi diktim. Diziler bana göre değildi bu yüzden sinema kanalları dışında televizyonda pek kanal açmazdım.
Bir müddet sonra sıkıntı ile nefesimi dışarı üflediğimde bakışlarımı ekrandan ayırmadan yanımdaki kumandaya uzandım. Bu dizi, tipik bir romantik komedi dizisiydi. Kız, erkeği istese bile inkar ediyorböylece erkeğin onu daha çok arzulamasına neden oluyordu. Gözlerimi devirdim. Klişeydi. Bu her romantik komedide vardı zaten. Başta birbirlerine büyük nefret beslerlerken bu nefret nasıl oluyorsa bir süre sonra aşka dönüşüyordu. Ağzımdan küçük bir kıkırtının kaçmasına engel olamadım. Bu çok saçmaydı.
Elimdeki kumandayı televizyona doğrultup kanalı değiştirmek için tuşa bastığımda, garip bir şekilde kanal değişmedi. Tekrar denedim fakat aynı kanal yine karşımda duruyordu. Kaşlarımı çatıp kumandanın tuşuna bu sefer sertçe bastığımda, elde edebildiğim bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fighter Girl (Harry Fanfiction)
FanfictionAilesini küçük yaşta kaybetmiş, hayatını dövüşerek kazanan genç bir kız... Aynı durumlardan canı çok yanmış, ama bunu saklamayı oldukça iyi başarabilen genç bir erkek... İkisi de dövüşçü, ikisi de hayatlarını yanlarında 'babam' diyebilecek kişilerl...