14. Bölüm-Rüya

8.7K 317 73
                                    

Yazım yanlışlarını mazur görün lütfen aceleyle yazdım..

14. Bölüm - Rüya

David ben ve Ana'ya doğru bir adım attığında artık daha fazla dayanamadım ve kendimi Ana'nın kollarına doğru bıraktım. Kendimden geçmeden önce gördüğüm iki şey oldu. Birincisi; bana boş ama bir o kadar da sinirli bakan Harry'nin gözleri ve ikincisi ise onlarca insanın meraklı bakışları...

Yanıyordum.

Mecazi anlamda söylemiyorum.

Cidden yanıyordum!

Bedenim bu kavurucu sıcağa isyan ederken ben, etrafımı saran ve gitgide büyüyen ateş halelerinden kaçmaya çalışıyordum fakat attığım her adımda sanki alevler daha da büyüyerek kaçmamı engelliyordu. Titremeye başladım. O kadar korkuyordum ki artık kaçmak için en ufak bir girişimde bulunamıyordum. Bacaklarıma söz geçirmek zordu. Zaten bundan sonra kaçmak ne işe yarardı? Alevler etrafımı sarmıştı ve ve yakında beni de içine alacaklardı. Gözlerimi sımsıkı kapadım ve o anın gelmesini bekledim.

Fakat o an hiç gelmedi. Onun yerine haşlanmış bedenimde ufak ta olsa bir serinleme hissettim. Sonra yüzüme küçük fakat serinletici bir şekilde dokunan şeyi. Korkarakta olsa gözlerimi açtım ve gökyüzüne baktım.

Yağmur !

Ah, Tanrıya şükürler olsun! Yere baktığımda etrafımı saran ateşin gittikçe azaldığını ve kısa bir süre sonra söndüğünü gördüm. Adrenalin bedenimi yavaş yavaş terk ederken derin bir nefes aldım ve dizlerimiz üstüne çöktüm. Kafamı gökyüzüne çevirip gözlerimi kapadım ve yüzüme düşen küçük damlaların beni serinletmesine izin verdim.

İçinde bulunduğum ormanın her karışındaki toprak, yağmurun etkisiyle etrafa hoş bir koku yayıyordu. Derin bir nefes aldım ve bu temiz kokuyu ciğerlerime çektim. Suyun üzerimde ki ferahlatıcı etkisi inanılmazdı. Bedenim alevler yüzünden biraz haşlanmıştı ama yağmur çok iyi gelmişti.

Gözlerimi araladım ve kapkaranlık gökyüzüne baktım. O kadar karanlıktı ki, sanki hiçlikten oluşuyordu. Hiçlik..

Hayır, gökyüzünün bu kadar karanlık olması imkansızdı.

Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.

Bu durum kaşlarımın çatılmasına sebep oldu ve ayağa kalkıp etrafıma göz atmaya başladım. Üzerinde bulunduğum toprak, yağmurun etkisiyle çamura dönüşmüştü ve her adımda çamura batan ayakkabılarım bana bir bataklıkta bulunduğum hissini veriyordu. Bu iğrenç bir şeydi. Bataklıklardan nefret ederdim.

Bakışlarım bir an hareket eden çalıların olduğu yere kayınca gözlerim bir yabancının gözleriyle buluştu. Çalıların arasında zor seçilse de ben onun ela gözlerini ve koyu kahve saçlarını fark edebilmiştim. Bana bakan gözlerinde şefkat ve .. tarif edemediğim bir sürü duygu vardı. Her ne kadar iyi birine benzese de tüm bu olaylar beni korkutmuştu ve acilen burdan gitmem gerekiyordu.

Bir adım geri atıp arkamı döndüm ama etten bir duvara çarpıp kıç üstü yere düştüm. Islak toprak tüm kıyafetlerime ve saçlarıma ve saçlarıma bulaşmıştı. Lanetler okuyarak dirseklerimin üzerinde doğruldum ve kafamı kaldırıp çarptığım kişiye baktım.

''Ama se- sen nasıl, '' arkamda kalan ve eskiden ela gözlü çocuğun bulunduğu yere baktım ama onu orada göremeyince tekrar gözlerimi onunkilerle buluşturdum. Daha az önce arkamda dururken nasıl bir anda önümde bitivermişti?

Dudakları yukarı doğru kıvrıldı ve tek hareketle beni yerden kaldırdı. Önünde sendelerken düşmemem için benimden tutmuştu ve bende dengemi sağlayabilmek için ellerimi omuzlarına koymuştum. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda aramızda neredeyse bir baş kadar daha mesafe olduğunu gördüm. Yanık bir teni ve insanı kıskandıran kusursuz yüz hatları vardı. Kemikli yüzü her ne kadar sert görünse de ela gözleri bunun tam aksini söylüyordu. Koyu kahverengi saçları ile de bu mükemmel uyum tamamlanıyordu. Kendimi bir anda güvende hissettim.  

Fighter Girl  (Harry Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin