Arkamdan gelen korna sesiyle başımı önümde duran trafik lambasına çevirdim ve gördüğüm yeşil ışıkla birlikte hızla gaza yüklendim. İleride duran kavşaktan u dönüşü yapıp arabamı gördüğüm cafenin önüne doğru sürerken oldukça sinirliydim. Direksiyonu tuttuğum elimle ritim tutturmaya ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Ama olmuyordu.
Eğlencelerini basmaya gidiyordum.
28. Bölüm - Teklif
(Emma'nın Ağzından)
Nefesimi sıkıntıyla dışarı üfledim ve bakışlarımı hemen sol tarafımdaki arabalarla dolu yola çevirdim. Yaklaşık 5 dakikadır David ile birlikte burada oturuyor ama çok konuşmuyorduk. Geçen gece birlikte uyumamızın ardından sabah uyandığımda ona düşünmeye ihtiyacım olduğunu söylemiş ve gitmesini istemiştim. Onu henüz affetmemiştim, hayır. Ama ne kadar affetmemek istesem de karşımda durup yüzüne yerleştirdiği ufak bir sırıtış bile ona bir şans daha vermemi söyleyip duruyordu bana. Doğru olanın ne olduğunu bilmiyordum. Onu affetmeli miydim? Bu belki olabilirdi. Belki.. Bir gün.
''Sen ne yemek istersin, Em?'' Duyduğum sesle bakışlarımı David'e çevirdim ve bana diktiği meraklı gözlerine aynı merakla karşılık verdim.
''Efendim?''
''Ne yiyeceksin?'' Elinde tuttuğu menüyü bana çevirerek önüme koydu ve işaret parmağıyla üstüne 2 kere vurdu.
''Haa.'' derken iki elimle menüyü kavradım ve havaya kaldırarak yiyebileceğim ne olabileceğine baktım. Yanımızda olduğunu fark edemediğim bayan garsonu ancak başımı menüden kaldırınca fark edebildim.
''Patates kızartması ve hamburger lütfen.'' diyerek ona ufak bir gülümseme bahşettim. David'in kaşları havaya kalkarken garsonda oldukça şaşırmış görünüyordu.
''Emin misiniz efendim? İsterseniz size krep veya omlet önerebilirim bu saatte pek hamburger ve patates kızartması siparişi almıyoruz.'' dedi başını hafifçe bana doğru eğerek.
''Evet, eminim.'' diye yanıtladım bir çırpıda. ''Patates kızartması ve hamburger istiyorum.''
''Siz, beyefendi?'' diye sordu David'e dönüp.
''Ben bir kahvaltı tabağı alayım.'' diyerek cevap verdi David. Garson başıyla onayladıktan sonra siparişi deftere yazdı ve yanımızdan ayrıldı.
''Patates kızartması ve hamburger mi? Gerçekten mi? Bu saatte?''
Omuz silktim. ''Canım kahvaltı etmek istemiyor.'' diyerek yanıtladım onu.
''İyi ama sen dövüşüyorsun. Normalden de fazla enerji kaybediyorsun. Daha sağlıklı beslenmelisin, Em.''
''Hamburger ve patates kızartmasını ilk defa yemiyorum David ve ayrıca benim için endişelenmene gerek yok. Ben iyiyim.'' David'in dudakları düz bir çizgi halini aldığında ve nefesini sıkıntıyla dışarı üflediğinde bakışlarımı ondan ayırarak tekrar yola çevirdim. Tamam, kabul ediyordum. Bu saatte patates kızartması ve hamburger yenmezdi ama canım o kadar sıkkındı ki belki sıkıntımı sevdiğim bu yiyecekleri yerken biraz olsun dindirebilirdim. Sıkıntımın nedenini tahmin etmek o kadar da zor değildi aslında. David'le birlikte buraya kahvaltı yapmaya gelmek istememiştim, beni buraya zorla o getirmişti. Her ne kadar itiraz etsem de buna aldırmamış ve beni bir çırpıda arabasına atmıştı işte. Yumruk veya tekmelerimi onun üzerinde kullanabilirdim, zaten ona söylediklerinden dolayı oldukça öfkeli ve kırgındım. Ama bunu yapamıyordum. Bir nedenden dolayı o güzel yüzünü dağıtamıyordum.
Bakışlarım caddedeki arabalardan hemen karşımızdaki masada oturan aileye takıldı. 3 çocuk, anne ve babasının sözlerine aldırış etmiyor deli gibi çığlık atıp, koşturup eğleniyorlardı. Gülümsedim. O yaştaki çocukları kısıtlamak mantıksızdı. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmemiş, ruhları oldukça saf olan ve hayattaki her şeyi oyundan ibaret olarak gören melekleri insan ne diye kısıtlardı ki? Disiplin için dediğinizi duyar gibiyim. Ama ileride uzunca bir süre öğrenim göreceklerdi ve bu süre zarfında da bol bol disiplin edileceklerdi. Anne babaların çocukları bu kadar kısıtlamalarını anlamıyordum. Benim ailem de öyleydi. Bir misafirliğe gittiğimiz de veya kalabalık bir ortamda bulunduğumuzda her zaman derli toplu oturup insanlara güzel cevap vermem gerektiğini söylerlerdi. Yaramaz çocuklara ayak uydurmayıp, olduğum yerde öylece oturmamı beklerlerdi. Etrafınızdaki insanların ne konuştuğunu anlamadan yerinizde saatler boyunca oturmak o kadar sıkıcıydı ki.. Kendim de yaşadığımdan ne zaman kısıtlanmaya çalışan bir çocuk görsem sinirleniyor ve ailesi ile laf dalaşına girmek istiyordum ama biliyordum ki alacağım cevap 'Bu seni ilgilendirmez.' olacaktı. O yüzden çenemi kapatıp sadece seyrediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fighter Girl (Harry Fanfiction)
FanfictionAilesini küçük yaşta kaybetmiş, hayatını dövüşerek kazanan genç bir kız... Aynı durumlardan canı çok yanmış, ama bunu saklamayı oldukça iyi başarabilen genç bir erkek... İkisi de dövüşçü, ikisi de hayatlarını yanlarında 'babam' diyebilecek kişilerl...