Bölüm 1

4.9K 267 37
                                    

Elimdeki iki bavulla öylece karşımdaki kocaman binalara bakıyordum. Annemi kaybedeli bir yıl olmuştu ve yeni annem o bir yılda ne yapıp edip beni yatılı bir okula postalamayı başarmıştı.

Korkuyordum. Hiç olmadığım kadar yalnız ve çaresiz hissediyordum. Issız ve karanlıktı tüm hislerim. Güven denilen duygudan eser kalmamıştı artık bende. Ruhum, en ince damarlarım bile terk edilmişliğin acısıyla cayır cayır yanıyordu.

Elimdeki iki bavulu güvenlik görevlisi olan göbekli amca aldı ve beni bilmediğim kocaman binayalardan birisine soktu.

"Gel kızım. İşte bana söylenene göre yeni odan burasıymış." diyerek beni kahverengi ahşap kapılı bir odaya yönlendirip gitmişti göbekli amca. Teşekkürümü duyduğundan bile emin değildim.

Kendimi yetimhaneye terk edilmiş kimsesiz gibi hissediyordum. Gerçi şu an o durumdan farksızdım. Ben artık annesiz ve babasız 17 yaşında bir kızdım.

Derin bir nefes alıp vererek ahşap kapı kolunu indirdim. Yağlanması gereken kapıdan duymaktan nefret ettiğim o ses çıktığında yutkunarak elimdeki iki bavulla odaya adımımı attım.

Dört kişilik yataktan en köşedeki,pencere kenarındaki boştu. Benim olacağını düşünerek o yatağa ilerledim. İki bavulumuda yatağın hemen ucundaki boş dolaba  yerleştirdim.

İç karartıcı kahverengi renkteydi tüm mobilyalar ve beyaz yatak örtüleri biraz renk katmak amacında gibiydi.

Oflayarak üzerimdeki kırmızı üniformaya baktım aynanın karşısına geçerek. Dizimin biraz üzerinde bitiyordu eteğim ve üzerimdeki kırmızı tshirt ü hiç değilse yüzüme yakışıyordu. İçimdeki beyaz gömleğim ve beyaz çoraplarım, birde mavi spor ayakkabılarımla tam bir öğrenci gibiydim işte. Salınmış saçlarımı tarayıp saate baktım. 09.32 ydi.
Yani yaklaşık yarım saat önce derse başlamışlardı ve ben anca katılacaktım onların arasına.

Babamın verdiği paradan bir miktarını ceketimin cebine tıkıştırıp son kez boş yataklara baktım. Oda arkadaşlarım derste olmalıydı. "Umarım aynı sınıftayızdır ve iyi başlangıç yaparız" diye geçirdim içimden ve girdiğim bu binadan çıkıp yan binaya girdim.

Bu binaya babam ve üvey annemle kaydımı yaptırırkende geldiğimiz için biliyordum. Müdürün odası dört katlı binanın dördüncü katında en köşede bir odaydı. Sırt çantamı düzeltip kapısını tıklatım. "Gel!" Sesini duyduğumda heyecanla içeriye girdim.

Yine ahşaplarla döşeli,kasvetli bir odaydı.

"Merhaba. Ben Kim Yoo Jung efendim. Yeni öğrencilerdenim."

Beni görünce bay Park gülümsedi ve "ooh. Hatırladım yoo jung. Sınıfına bakalım bekle."

Müdür beyi başımla onaylayıp,sessizce ayakta beklemeye başladım. Önündeki biraz eski görünen bilgisayara baktı ve başını kaldırarak bana gülümsedi.

"Kim yoo jung. 11-A sınıfındasın. Hayırlı olsun."

Müdürü selamladım ve kapı kolunu tuttum. Çıkmak için hazırlanırken
"Efendim? 11-A kaçıncı kattaydı acaba?" diye sordum.

Müdürün bakışlarının donuklaştığını hissetmiştim nedense.
"Zemin katta kim yoo jung."

Zemin kat demesiyle ürpermiştim.
"Te... Teşekkür ederim efendim."

Karanlık olacağını tahmin ettiğim zemin kat apaydınlıktı.

11-A sınıf isminin yazılı olduğu kapının önünde durmuştum birkaç dakika. Bu sınıfa girmekten çok korkuyordum. Annemsiz, yeni bir hayat beni ürpertiyordu.

Kapıyı bildiğim duaları ederek çaldım ve "gel" sesiyle yeni hayatıma adımımı attım.

Öğrencilerden kimseye bakmadan,direkt öğretmenler masasında oturan uzun boylu, yeni traş olduğu her halinden belli olan, yaklaşık otuz ikilerinde gösteren öğretmenimizi selamladım.

"Merhaba efendim. Ben yeni öğrenci Kim Yoo Jung."

Beni bekliyormuş gibi gülümsedi ve beni biraz daha ortaya gelmem için eliyle çağırdı. Kendisi de ayağa kalkmış,omzumdan tutmuştu tek eliyle ve beni sınıfa döndürmüştü.

İki kişilik sıralarla üç sıra şeklinde dizilmiş kalabalık bir sınıftı. En arka köşelerde iki tane erkek öğrenci vardı ve ikiside uyuyordu. Nedense ilk onlar dikkatimi çekmişti. İkisinin yanı boştu sadece. Onların önünde ise derslerle alakası olmayan erkekli , kızlı karışık gruplar vardı. Birbirlerine yaklaşıp fısıldamaya başladığında benim hakkımda konuştukları en başından belliydi.
Ve en ön iki sırada ise ders dinlemek isteyen tipte öğrenciler vardı. Hepsi bana gülümseyerek ve merakla bakıyordu. Kendimi fazla kastığımın farkındaydım.

"Bu yeni sınıf arkadaşınız Kim Yoo Jung. Onu sevin ve ona iyi davranın." dedi omzumdan tutan ve beni sınıfa gülücüklerle tanıtan öğretmenimiz. Daha sonra beni bıraktı ve yerine oturdu. Öylece sınıfın ortasında kalakalmıştım. Beklenti içinde öğretmenimize baktığımda
"İstediğin yere geçebilirsin." demiş,beni bir nebzede olsa rahatlatmıştı.

En arkadaki köşelerde yer alan boş sıralara baktım. Pencere kenarına mı oturmalıydım, yoksa duvar kenarındakine mi?

Arka sıralara ilerlerken sınıftaki tüm bakışların beni takip ettiğini hissediyordum ve korkuyla ilerledim arkalara. Pencere kenarına oturduğumda yanımdaki uyuyan uzun çocuğa baktım. Hala uyanmıştı ama tüm sınıf bana bakıyordu.

Üzerimde şaşkın ifadeli yüzlere gülümserken, pencere kenarındaki çocuk uyanmıştı ve başını kaldırmadan bana bakıyordu.
Beni sonradan fark etmiş olmalı ki birden gözlerini sonuna kadar açıp ayağa kalkmıştı. O sırada teneffüs zili çaldığı için öğretmen sınıftan çıkmıştı ama tüm bakışlar hala bendeydi. Yanlış birşeyler yapma korkusu beni bitiriyor ve herkese aptal aptal sırıtmamı sağlıyordu.

Duvar dibindeki uyanan çocuk başucuma geldiğinde ona gülümsedim.

"Merhaba." dedim yutkunarak. Hala tüm sınıf gibi bana pür dikkat bakıyordu.

"Ben Kim Yoo Jung." dedim hala beklediğim tepkiyi alamayınca.

Benim hizama gelebilmek için eğildi ve eliyle masamı tuttu.

Fısıldıyordu.
"Merhaba Kim Yoo Jung. Çok memnun oldum. Ama yanındaki kişi uyanmadan benim yanıma oturmalısın."

Fısıldadığı tuhaf şeylerle yanımda uyuyan masum yüzlü çocuğa baktım.

"Neden ki?" dedim bende fısıldayarak.

"Nedeni yok. Sadece yanında pek kimseyi istemez o."

Tatlı gülüşü olan ve elleri benim ellerimden bile güzel olduğu için dikkatimi çeken yakışıklı sınıf arkadaşıma "tamam'' diyerek ayağa çantamı aldım ve ayağa kalktım.

Benim ayağa kalkmamla güzel elli çocuk bana güzel bir şekilde gülümsemişti. Bir adım dahi atamadan çantamın ellerimden sertçe çekildiğini ve bileğimin sımsıkı tutulmasıyla yanımdaki hala gözleri kapalı,fakat uyanık olduğu hareketlerinden belli olan çocuğa döndüm. Canım acımıştı ama şaşkınlığımdan dolayı ses çıkaramamıştım. Sertçe tutulan bileğimin aşağı çekilmesiyle,bende sertçe kalktığım yere oturmuştum tekrar.

Güzel elli çocuk sinirlenmişti.

"Kris!" diye bağırdı. "Yapma! Bırak kızı!"

Güzel elli çocuk bağırdığında tuhaf sıra arkadaşımın ismini öğrenmiştim. Ve ne yaptığıyla ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu.

Kris beni oturtup, yavaşça başını kaldırdı ve gözlerini açtı. Gayet masum görünüyordu. Kollarını başının arkasına götürüp bir süre esnemiş ve tüm sınıfın kendisini izlemesine izin vermişti.

Daha sonra ise masum bakışları yerini soğuk bakışlara değiştirmiş ve gülüşü güzel çocuğa bakmıştı.

"Defol Baekhyun! Kız benim yanımda oturmayı tercih etti."

Evet. Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Yorumlarınızı bekliyorum. 👑

LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin