Karanlık Melek B24 (P2)

285 18 2
                                        

Yeni bir yıl çoğu insan için yeni bir başlangıca işaretken, benim için yıllardır hiçbir anlam ifade etmemişti, taa ki bugünkü yaşadığım tedirginliğe kadar. Sabah bugün ayın otuz biri olduğundan bile habersizken şu an giyinmiş, süslenmiş bir şekilde kokteyle hazırdım. İlk defa yeni yıla farklı girecektim. Genellikle Eylül'lerde kalır, annesi ve Eylül'le tombala oynayarak yeni yıla girerdim. Bunun bir diğer sebebi de umursamamdı tabi... 

İnsanların yıla nasıl girersen öyle geçer sözüne inanarak yaptıkları şeyler bile gereksizdi benim için. Bana göre herşeyi bilen ve neyin nasıl gerçekleşeceğini sadece yaratıcı bilirdi. Fazla dinine bağlı bir insan olmasam da, bu olayı gerçekten saçma buluyordum. Hayat sürprizlerle doluydu ve sen neyi yaşayacağını birileriyle geçirdiğin bir dakikaya dayanarak görmezdin.

  "Ne düşünüyorsun?" dediğinde kafamı iki yana sallayarak gözlerimi gözlerine sabitledim.  Çalışma odası olduğunu düşündüğüm oda gerçekten Aybars'ın çalışma odası çıkmıştı ve yarım saattir onunla burada oturuyordum. O bilgisayarla ilgilenirken, bense sadece oturmuş duruyordum. İsteyerek mi? Tabii ki asla. Zorla beni bu odada nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı tutuyordu.

"Hiçbirşey. Düşünsem de seni ilgilendirmez." dedim kararlı bir ses tonuyla. Araftaki bir insan gibi bir iyi, bir kötü davranması sabrımı zorluyordu ve şu an iyi davranıyordu. Hiç olmadığının aksine(!).  Cevap vermedi ve bilgisayar ile ilgilenmeye devam etti. 

"Daha ne kadar burada duracağım?" dedim bıkkın bir ses tonuyla. Zaten giydiğim elbise beni rahatsız etmiyormuş gibi, bir de hiçbirşey yapmadan oturmam hissettiğim rahatsızlığı ikiye katılıyordu.  İçeriden gelen sesler ve hafif müzik kulağımı doldururken, oldukça stresliydim. Acaba annem mesajıma cevap yazmış mıydı? Telefonum yanımda olmadığından ve Aybars'dan çekindiğimden dolayı merakım saliseler geçtikçe büyüyordu.  "Birazdan çıkacağız." Bilgisayarı kapatarak dolaba doğru yürüdü ve askıdan kılıf içinde olan smokini aldı.  "Ben çıkayım o zaman." dedim bir an sesli düşündüğümü farketmeyerek. İfadesizce bana bakmaya devam etti ve karşı duvara doğru yürümeye başladı. Ne yapacağını merak ederken, aniden bir kapı açıldı. Şaskın bir şekilde bakarken kapıdan içeri girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Bu bana vereceği en iyi cevaptı.  Sessizce beklerken, masadaki aynadan kendimi süzdüm. Hoş göründüğümü inkar edemesem de gerçekten aşırı derecede yabancı hissediyordum. Sanki karşımdaki başka birisiydi. Mevsim Ünal'ın tarihe gömmüş, toprak atmaya çekinmemişti. Saçlarımı düzeltirken gizli kapı yeniden açıldı ve içeri girdi.  Saçlarını hafif yana yatırmış, gözlerini ön plana çıkartmıştı. Giydiği kaliteli smokin vücuduna tam otururken, geniş omuzları fazla dikkat çekiciydi. Ceket muhteşem denecek bir şekilde kol kaşlarını sarmıştı. Çok yakışıklıydı...

  "Ne o gözlerini benden alamıyor musun?" demesiyle gerçek dünyaya geri döndüm.  Ben... Gözlerimi... Alamamak. 

Kirpiklerimi sıkça kırparak kendime gelmeye çalıştım. Bu yaptığım doğru değildi. Onu beğeniyle süzmemeliydim, bu yanlıştı. 

"Ayakkabılarını giy, çıkacağız." Mekanik sesi odada yankılanırken, hızla platformlu ayakkabıları ayaklarıma geçirdim ve kalktım. Oturmaktan uyuşan bacaklarım, kalkmamla ağrısa da umursamadan dik bir şekilde durdum. İkimiz de birbirimize bakarken ilk adımı atan o oldu. 

Yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı, gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadan. Vücuduma yayılan heyecan dalgası sırtımı bir yay gibi dikleştirdi ve  yutkundum. Yanıma vardığında sağ tarafıma geçti ve koluna girmemi beklercesine yanımda durdu. Tereddütle de olsa koluna girdim ve ona biraz daha yaklaştım. Bu bile bedenimdeki heyecanı tarifsizce artırken, yeşilleri yeşillerimle buluştu ve yavaş adımlarla yürümeye başladık. 

Karanlık MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin