Ona doğru yaklaşırken, her adımımın tehlikeyle bütünleştiğini hissettim. Bana sırtı dönük olması cesaretimi artırırken, gördüğüm isimle ayaklarım adeta yere çivilendi.
Gökdeniz Veda Kalbim sıkışırken, bakışlarımı ona çevirdim. Hala kımıldamıyor, aynı noktaya bakıyordu. Bu canımı daha çok acıtırken, yürümeye yavaş adımlarla devam ettim. İyi şeyler olmayacağını bilecek kadar tanıyordum onu. Hep böyleydi. Ben ona bir adım attığımda, o on adım geriye gidiyordu. Sonunda kırılan da, yıpranan da, ağlayan da ben oluyordum. Kalbim her seferinde daha çok parçalanırken, kendimi ondan uzak tutmayı başaramıyordum.
İnsan canını yakan birini her ne olursa olsun bu kadar sevebilir miydi?
Tam arkasına geldiğimde, omzuna dokundum. Artık olacakları bekleyecektim. Büyük bir hata yaptığımı biliyordum lakin, bunu yapmam gerektiğini de biliyordum. Belki herşeyi şimdi öğrenebilirdim.
"Neden geldin?" Dedi sakin bir ses tonuyla. Ondan beklediğimin tam tersi davranması, ne kadar kırıldığını hissetmemi sağladı. Yutkundum. Nefes almakta zorlandım.
Mezar taşında ölüm tarihi 2012 yazıyordu; tıpkı şiirde yazdığı gibi.
"Senin için." Diyebildim ve boğazıma oturan yumruyu yok etmek için yeniden yutkundum. Hala yok olmamıştı. Hala orada duruyor, nefes almamı engelliyordu.
Boğazımdaki yumru sanki her saniye daha çok batarken, aramızdaki tek şey sessizlikti.
O sessizdi, ben sessizdim. Siyah beyaz bir film izliyordum sanki. Mezarlıktaydık, her yer griydi. Bulutlar düşüncelerim kadar sisliydi. Güneş sanki hiç yoktu. Bizi en iyi bu hava ifade ediyordu. Aramız da böyleydi. Siyaha da yaklaşamıyorduk, beyaza da. Siyahtan karanlık diye korkarken, beyazı da kirletmekten korkuyorduk sanki.
Ya da bana öyle geliyordu. Sonuçta Yağız'ın dediği gibi onu tanımıyordum.
"Gelmemeliydin." Dediğinde omuzundaki elimi, eline doğru kaydırdım. Soğuk tenine dokunduğumda ürpersem de, hiçbir şey yapmayarak elini tuttum. O ise tepki vermedi. Ne elimi itti, ne de tuttu.
"Biliyorum." Ses tonumdaki sarsıcı hüzün, yüzümde bir gülümseme bırakırken bir anlığına gözlerimi kapattım. Yanında olmak, çok farklı hissettiriyordu. İyi ya da kötü olduğuna hala karar verememiştim.
"Yapamayız." Dediğinde göğsüme bir ok saplandı. Bir yanım bir okyanusun hırçın dalgaları kadar çok kırgındı ama bir yanımsa Ölü Deniz kadar sakindi. Sanki ben bunun olacağını biliyordum, sadece kendimi buna inandıramıyordum. O defterdeki yazıları ilk gördüğümde de kalbim böyle sıkışmıştı, o şiiri okuduğumda da.
Onun kalbi bu mezar taşına aitti. Onun kalbi, Gökdeniz öldüğünde onun cesediyle beraber bu mezara gömülmüştü. Ben aslında bunu biliyordum, sadece onu çok sevdiğim için gözüm bu gerçeği görmek istemiyordu. Zaten uğraştığımız şeyler fazlasıyla yorucu ve stresliyken, onun yüzünden de üzülmek istememiştim. Ama artık, zamanı gelmişti. Her şey, aslında olduğumuz her şeyi belirleyecektik.
Ben ölümle yaşam arasındaki en ince çizgide yaşayan o yalnız adama aşık olmuştum. Onun ne kadar ıssız, soğuk olduğunu bildiğim halde ondan vazgeçmemiştim. En önemlisi beni sevmediğini bildiğim halde ondan vazgeçmemiştim geçememiştim. O beni öptüğünde, benim hissettiklerimi hissetmiyordu bunu biliyordum. Biz onunla birbirimize farklı bakıyorduk. Bu anın geleceğini her zaman biliyordum ama bu kadar erken olacağını düşünmemiştim.
Elimi yavaşça elinden çektim. Onunla hiçbir zaman biz olmamıştık ama artık hiç olmayacağımız kesinleşmişti. Ona çok şey söylemek istiyordum, belki defalarca bağırmak... Hiçbirini yapamadım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Melek
FanfictionO karanlık bir melekti; Bense karanlığın ta kendisiydim. Mevsim- Hande Erçel Aybars- Tolga Sarıtaş Oğuzhan- Çağlar Ertuğrul Eylül- Burcu Özberk Murat- Emre Kınay Doğu- Alperen Duymaz Anne- Didem İnselel Ada- Afra Saraçoğlu Yağız- Onur Tuna Dr. Sima...