"Yıllardır içinde biriktirdiklerini, gün olur da gizleyemiyorsun. Güz gibi; Acı veriyor her yudumunda. İnsanlardansa sadece biri... Bir ışık, bir yol oluyor sana;
Kaçamıyorsun."
Dünyaya gözlerini açtığı an, her bebek bir sığınak isterdi. Anne şefkatinin sarıp sarmaladığı güzel bir ninni tüm mutluluğu huzurla beraber aşılarken, gelecekten ve yaşayacaklarından habersiz sığınağı sanardı anne kucağını. Ondan korkmadan, ona güvenerek sığındığı kucak, gün geldiğinde ona cehennemin kapılarını sunabiliyordu oysaki; tıpkı benim annem gibi.
Eylül'ü bazen çok kıskanırdım. Annesi ona her zaman sonsuz bir güven vermişti. Mutsuzken destek olarak, ona öğütler vererek, yeri geldiğinde arkadaşı olarak... Nedense ben ve annem bu manzaradan çok uzaklarda sadece izleyiciydik. Bir kere bana sarıldığını hatırlamıyordum. Sadece bana okula giderken, hazırladığı kahvaltı sofrası vardı hafızamda. Daha sonra elime para tutuşturur, okula yollardı. Eve geldiğimde hala işte olduğundan onu bir kere görürdüm günde. Nedense sırf annemin bana veremediği sıcak kucağın yoksunluğundan dolayı Aybars'ın bana her sarılışı, her dokunuşu farklı hissetmemi sağlıyordu. Sanırım ondan etkilenmemin en büyük sebebi buydu.
Bana sırtı dönük uyuyor olduğundan sırtına bakıyordum. Yatağa sırtından geçen kanın bulaşmış olması ne kadar dehşet verici bir görüntü olsa da, bana göre gözlerimi sırtına dikmiş her bir yarayı incelemem daha dehşet vericiydi. Kendimden beklenmeyen şeylerle yüzleşmek, nedense daha ruhsuz hissetmemi sağlamıştı. Bu ruhsuzluğun zamanla beni değiştireceğinden fazlasıyla korksam da, o an bunu düşünmemeye çalıştım ve yatakta tam dik oturarak kafamı tavana dikerek kendi kendime konuşmaya başladım.
"Çok garip." diye fısıldadım önce.
"Galiba sadece bir kişiye güvenebiliyoruz hayatımız boyunca. Bizi iyi tanıyan, yargılamayan ve en önemlisi daha fazla değer veren birine. Diğerleri hep gidiyor değil mi?, Zamanı gelince hepsi seni bırakıyorlar." Işığın az olmasına rağmen etrafı net gorebiliyordum. Sanırım Aybars'ın uyduğundan emin olduğum içindi bu rahat tavırlarım.
Aybars'ın bana doğru dönmesiyle kaşlarım çatıldı aniden. Biraz şaşkın olsam da, belli etmemeye çalıştım. Aynı pozisyonda bana bakarken, bakışlarımı üzerimden ayırmadım.
"Neden öyle bakıyorsun?" Dudaklarımdan istemsizce dökülen soruya tepkisiz bir şekilde bakarak cevap verdi. "Biliyor musun çok safsın."
Yatakta yavaşça doğrulurken, ona aynı ifade ile bakmaya devam ettim.
"Az önce, dediklerin... Sence yanında kim var?"
Aşağılayıcılıktan uzak, beni şaşırtan ses tonuna karşı yutkundum. Bu nasıl bir soruydu? "Birinin olmasına gerek yok. Kimseye güvenmek zorunda değilim. Herkes genellemelere bağlı yaşamaz." Gözlerimin gözlerinden ayırmadan kurduğum cümleye karşı gülümsedi. Yatakta tam doğrulmuş ve sırtı yaslı bir şekilde, bana bakıyordu.
"Yanlış cevap. Sadece ben varım senin yanında. Oğuzhan mı seni koruyacak, kendine bile sırtını dönmüş kardeşin mi?" dedi gülümsemesi yüzünden silinirken. Sanki, üzerime geldiğinin farkında değildi.
"Aynı şeyden bahsetmiyoruz. Benim dediğim korumak değil; sevmek. Değer vermekten bahsediyorum bir insana. Senin yaptığını bir koruma da yapar." Ses tonumun ifadesiz oluşu ağzımda metalik bir tat bırakırken, tamamen ona döndüm.
"Bir koruma... Bir koruma seni öpebilir mi?" Ona tepkisizce baktım cevap vermek yerine. Bu cümlede neyi kast ettiğini anlamakta zorluk çekmiştim. "Cevap veremiyorsun... Hala ne demek istemediğimi anlamamış olman fazla çocukça."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Melek
Fiksi PenggemarO karanlık bir melekti; Bense karanlığın ta kendisiydim. Mevsim- Hande Erçel Aybars- Tolga Sarıtaş Oğuzhan- Çağlar Ertuğrul Eylül- Burcu Özberk Murat- Emre Kınay Doğu- Alperen Duymaz Anne- Didem İnselel Ada- Afra Saraçoğlu Yağız- Onur Tuna Dr. Sima...