Elimdeki tablet ile Alp'in yüzüne şaşkınlıkla bakarken, Eylül beni çekerek sürüklemeye başladı. Kolumu o kadar sert tutuyordu ki, bu gücü fazlasıyla canımı yaktı.
"Kim olduğu bilmiyor ya, ondan böyle baktı, hallediyoruz." Dedi. Beni neden sürüklediğine anlam veremesem de, içimde gizleyemediğim bir merakla peşinden gittim.
Ferah mutfağa vardığımızda, oradaki kahverengi büyük koltuğa oturduk. Eylül'ün dikkat çekici hareketleri, devam ediyordu. Bunu saçlarını koklamasından anlamıştım. Ne zaman heyecanlansa ve stres olsa saçını koklardı. Çocukluktan gelen bu alışkanlık, yıllardır yerini koruyordu.
"Şimdi İz'i bulacağız." Gülümseyerek kurduğu cümle beni pek etkilemedi. Bu yüzden sesimi çıkartmadım ve elindeki ısınmış tableti alarak internette İz'i aramaya başladım.
"Eylül, buldum." Dedim aynı telaşsız isimde bir fotoğraf uygulamasında profil bulduğum zaman. Ne kadar merak etsem de, ona göstermemek şu anlık en iyisiydi. Eylül fazlasıyla insanları inceleyen birisi olduğundan bu hareketlerimden rahatsız olup kıza şimdiden bir düşmanlık besleyebilirdi.
"Doğal bir şey çünkü öyle garip isimli bir kızın aynı soyadda başka bir versiyonu olduğunu zannetmiyorum. Alp neden bakmamızı istedi? Hakkında detaylı bilgi bulalım diye."
Yanıma oturduğunda, bana sanki Mars'ı keşfediyormuş gibi konuşmuştu. Ona "Ciddi misin?" Dercesine bir bakış attım ve ikimiz de önümdeki hala profili yükleyen tablete bakmaya başladık.
Bir iki saniye sonra profil yüklendiğinde, dikkatli bir şekilde incelemeye başladım. Yaklaşık on dokuz, yirmi yaşında kilolu bir kızdı. Yüzü gerçekten çok güzeldi, dolgun dudakları ve gözleri dikkat çekiciydi. Çoğunlukla yanında başkalarıyla fotoğrafı vardı. Yine de yanındaki kızlara çok zıttı.
Bazı yerlerde, bazı zamanlarda bulunduğumuz için aslında bize tamamen zıt insanlar ile yollarımız kesişebiliyordu. Her ne kadar kalbimizin en derinindeki ses uyarı verse de, tanışmak kaçınılmaz olabiliyordu. İz'de bunu hissetmiştim. Bu kapının, bu insanların arkası aslında saf yalnızlıktı. Sanki o, kendini bu ortama ait hissetmiyordu. Sadece yalnızlıktan korktuğu için, dönmüştü insanlara yüzünü. Döndüğünü zannediyordu...
Ya da ben kuruntu yapıyordum.
Bir fotoğrafında çimlerde oturduğundan, üniversitesi olduğunu tahmin ederek fotoğrafı tam açtım. Tahmin ettiğim gibi oldukça güzel fotoğrafta üniversite konumu eklenmişti. Eylül de benim gibi konuşmadan sadece baktığı için, lafa ilk giren ben oldum.
"Bak, Bilkent Üniversitesinde okuyormuş." Dedim kısık bir sesle. Eylül bana cevap vermeden, düşünüyordu. İz hakkında birşeyler bildiğini biliyordum ama sanki bir sorun varmış gibi, sadece tablete bakıyordu sessizce.
"Eylül," Dedim onu uyandırmak isteyen bir ses tonuyla. "Neler oluyor?"
Eylül aniden bakışlarını benimkilerle buluşturdu ve konuşup konuşmamak arasında kaldığını belli eden bir bakış attı.
"Yüzü çok masum." Dedim bu sefer onun konuşmayacağını anlayarak. İz gerçekten güzeldi, fazla kiloları olsa da. İnsanı kendine çeken şeytan tüyüne sahipti. Bu onun hakkında içimdeki merakı daha fazla uyandırdı. Ben Eylül'e bakmaya devam ederken yüzüne aniden çöken üzüntülü bir ifadeyle bana bakmaya başladı.
"Zaten öyle. Onun için üzülüyorum, bunları hak etmiyor." Gözleri bir anda dolduğunda durumun ne kadar ciddi olduğunu tam anlamıyla kavradım. Vücudumu saran merak, artık yerinde duramıyordu. Bu kız ile ilgili ne olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Melek
FanficO karanlık bir melekti; Bense karanlığın ta kendisiydim. Mevsim- Hande Erçel Aybars- Tolga Sarıtaş Oğuzhan- Çağlar Ertuğrul Eylül- Burcu Özberk Murat- Emre Kınay Doğu- Alperen Duymaz Anne- Didem İnselel Ada- Afra Saraçoğlu Yağız- Onur Tuna Dr. Sima...