17 : Movie or Me?

3.1K 372 291
                                    

"Sadece 10 dakika bekle! Hemen geleceğim."

Bizim eve çoktan varmıştık ve aceleyle bisikletten inerken az kalsın düşüyordum. Mark güldü.

"Acele etme, ben güzellikle vakit geçireceğim. Değil mi güzellik?" Mark bahçeye geçip çimenlere oturmuş ve Rain'i kucağına almış, tüylerini okşarken gülümsüyordu. Yüzümü buruşturdum.

"Mark, o erkek. Ve adı Rain."

"Ah," Hayalleri yıkılmış gibiydi. Rain'e özür dilercesine baktı. "Kimmiş yakışıklı çocuk?" Yeniden Rain'le oynamaya başladı. Ben de o sırada onu bahçede bırakarak uçarcasına eve girdim. Merdivenlerden çıkıp odama girdiğimde direk dolabıma yöneldim.

Açtığımda ise karşımdaki şey koca bir hayal kırıklığıydı. Her şey kırış kırıştı ve bir randevuya giderken giyebileceğim türde kızsal şeylerim yoktu. Üzerimi çıkartırken elimi dolaba daldırıp askıdan tek kırışık olmayan krem rengi kısa kollu erkek tişörtümü, siyah yırtık jeanimi ve gökkuşaklı çoraplarımı çıkardım. Üzerimi giyinirken de olağan üstü bir güçle saçımı tarayarak banyoya koşuyordum. Hemen dişlerimi fırçaladım. Fırçalarken odaya geri dönüp diş fırçası hala ağzımdayken saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırarak telefonumu, kulaklığımı ve cüzdanımı kaptım. Banyoya tekrar gidip ağzımı çalkaladım. Aynaya bakıp üstümü başımı bir kere daha düzelttikten sonra odama son kez gittim. Sandalyemin üzerinde haftalardır duran ve nereden çıktığını hatırlamadığım siyah hırkayı kapıp üzerime geçirdim.

Merdivenlerden uçarcasına inip anneme bir not bıraktım, anahtarlarımı da alarak evden çıktım.

"Voah, tam 10 dakika oldu." Mark Rain'e topunu atarken telefonunun saatine bakıp gülümsedi. Kızıyormuş gibi "Dakika mı sayıyordun?" dediğimde ellerini yakalanmış gibi havaya kaldırdı. Gülüp Rain'i kulübesine bağladım.

"Gidelim!" Bisiklete doğru ilerlerken Mark arkamdan geliyordu.

"Çikolatalı süt?"

"Dakika sayarak şansını kaybettin."

"Unuttun değil mi?"

"Evet." Bu sefer ellerini kaldıran taraf ben oldum. İkimiz de bisikletlerimize bindik. Ve sürmeye başladık.

Güneş batıyordu, gökyüzü turuncu ve kırmızını karışımı mürekkep bombalarıyla süslenmişti. Hava hafif rüzgarlıydı. Saçlarım ve hala nereden çıktığını hatırlamadığım siyah hırkam uçuşuyordu.

"Ne izleyeceğiz?"

"Doktor Strange!" Mark halinden memnun bir şekilde gülümsedi. "Marvel sever misin?"

Sorduğu da soru muydu? "Bayılırım." Tabii Mark'ın haberi olmazdı, acayip bir Marvel hayranıydım. Şahin Göz ve Iron Man'in imzalı posterleri ve CD'leri vardı. Çizgi romanlar yatağımın altındaydı. 917266382 tane soundtrack'i telefonumda yüklüydü ve bana hala Marvel sever misin diye mi soruyordu?

"Iron Man mi Kaptan Amerika mı?" Bana kuşku dolu bir bakış attı. Ben de ona aynı bakıştan yolladım.

"Iron Man!" Her şey gayet açıkmış gibi söylediğimde bana kınarcasına baktı. "Ne var?"

"Sana inanamıyorum!" Dedi başını onaylamaz şekilde sallayarak.

"Ne?!"

"Bu yüzle nasıl yanımda durursun? Iron Man'miş!.."

Ona yüzümü buruşturarak baktım. "Yoksa... Sen de hain misin?"

"Hain mi?!" Bana tekrardan inanamıyormuş gibi baktı. Yani siyah gözleri büyüyüp dudakları O şeklini alıyordu. "Arkadaşa yardım etmek hainlik mi oluyor?"

stitches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin