24 : Feeling Safe

3.2K 334 259
                                    

Aradan bir hafta son derece hızlı geçti. Okulda edindiğim arkadaş grubuyla takılıyor, eve gelince ise üniversite sınavı için çalışıyordum. Dil bölümünde okuyan biri olarak işim pek de kolay değildi.

Annem son günlerde eve geç geliyordu. Bu ay Walter's dergisine 25. yıla özel basım yapılacağı için işinde oldukça meşguldü. Ben de Rain ile yaşayıp gidiyordum. Geceleri evde çoğu zaman tek kaldığım için çok korkuyordum o yüzden Rain benim tek can dostum olmuştu. O olmadan daha berbat hissediyordum. Daha ne kadar hissedebilirsem.

Fakat Rain iki gün önce ölü bir fareyi yediği için zehirlenmişti ve şu an veterinerde bakım görüyordu. Annem de gece gelmeyecekti. Saat neredeyse gecenin 10'u olmak üzereydi ve ben evin içinde tur atıp tüm ışıkları yakıyordum. Aynı zamanda korkmamak için şarkı da söylüyordum. Elimde telefonum hazırda duruyordu. #1'e annemi kaydetmiştim yani eğer bir şey olursa zaman kaybetmeyecektim. Eğer anneme de ulaşamazsam çoğu arkadaşım bizim evden uzakta yaşadığı için kimseyi arayamayacaktım. Yani sıçmıştım.

Ne olmasını bekliyordum ki? Hırsız? Hayır. Sapık? Hayır. Peki ya geçen hafta gittiğimiz korku filmindeki yaratıklar? Kesinlikle.

Son kez evi kolaçan ettim. Bilgisayarımı ve yiyecek atıştırmalık ile su alarak merdivenleri koşarak çıktım. Sarı hoodiemin kapüşonlusunu saçımı toplayıp kafama geçirmiştim, altımdaki minionlu pijamalarla son derece rahattım. Odama geçip kapıyı sonuna kadar açık bıraktım. Yatağıma ilerleyip pofuduk beyaz yorganın üzerine eşyaları ve atıştırmalıkları bıraktım. Yanıma ne olur ne olmaz diye oklavamı da almıştım. Yaratıklar beni yiyemeyecekti. Bugün değil.

Pofuduk yatağa zıpladım. Bilgisayarı açtım ve Buz Devri Kıtalar Ayrılıyor'u internete arattım. Animasyon izleyerek neşelenmem gerekiyordu. Diğer türlü geceyi geçirebilir miydim bilmiyordum.

Trump bile biliyordu oysaki.

Filmi başlatmadan önce pofuduk yorganımın içine girip bağdaş kurarak oturdum ve hoodiemi parmak uçlarıma kadar çektim. Cips pek sevmememe rağmen baharatlı cips paketini açıp ağzıma bir tane attım ve filmi başlattım.

İlk 15 dakika boyunca işler gayet yolunda gitti. Evde ne yaratık ne de başka bir şey vardı -yine de oklavamı yanımda tutuyordum- ayrıca film oldukça eğlenceliydi. Oda biraz soğuktu o yüzden kucağıma yastık alıp sarılmıştım. Arada aşağılardan tıkırtılar geldiğinde filmi durduruyor, kulak kesiliyor, sonra ise izlemeye devam ediyordum.

Birden cama çarpan bir şeyle yerimden sıçradım. Filmi durdurdum ve nefesimi tutarak tülü çekik pencereme bakışlar attım. Yutkunup oklavayı elime aldım ve yataktan ağır ağır kalktım. Dudaklarımı birbirine bastırırken ve yavaşça pencereye yürürken kendime sorun olmayacağını söylüyordum.

Kuş falandır ya. Umarım.

Tülü tuttum ve sertçe çekip dışarıya baktım. Karşı evdeki aynı hizadaki odanın penceresi yukarıya kaldırılmıştı ve Jaehyun elinde küçük bilyelerle buraya bakıyordu. Üzerinde kolsuz, beyaz tişört vardı. Siyah saçları dağınıktı. Elimde hala oklavayla penceremi yukarıya kaldırdım ve bana sorgulayan gözlerle bakan Jaehyun'a gözlerimi diktim.

"Ne yapıyorsun?"

"Asıl sen ne yapıyor- O elindeki ne öyle?" Çenesiyle oklavamı işaret etti. Canım oklavamı.

"Oklava."

"Neden oklava tutuyorsun?"

"Yaratıklardan korunmak için."

Sessizlik oldu, çekirgelerin ötüşünü duyuyorduk. Jaehyun gülecek gibi duruyordu ama belli ki kendini tutuyordu.

"Sakın dalga geçeyim deme."

stitches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin