"Nereye gidiyoruz?"
Jaehyun bana bakıp gülümsedi ve çenesiyle aşağı inen merdivenleri gösterdi. "Oyun bölümü hoşuna gider dedim."
"Burada oyun bölümü mü var?"
Gözlerini devirdi. "Bodrum katında. Pek büyük değil ama oyun yeri işte." Yürüyen merdivenlerden aşağı inmeye başladık.
Saat 4'e geliyordu ve kısa süreliğine gördüğüm kadarıyla hava bulutlanmaya başlamıştı. O parıltılı, masmavi gökyüzünden eser yoktu. İnsanlar üzerlerinde ceketlerle gelmeye başlamıştı. Ve benim üzerimde yalnızca kazak vardı.
Bu düşünceyi beynimdeki tozlu bir rafa sonradan açmak üzere kaldırırken yürüyen merdivenlerden tamamen inmeyi başarmıştık. Jaehyun bir adım ilerde ben arkada onu kuyruk gibi takip ediyordum. Arada bir dönüp ne kadar geride kaldım diye bakıyordu.
"Neden bu kadar yavaşsın?"
"Hızlı olan sensin. Atlı kovalıyor sanki," diye mırıldandım.
"Ne dedin?"
"Hiçbir şey."
Ona yetişip beraber bodrum kata indik ve oyun alanına doğru ilerlemeye başladık.
Oyun alanını görünce alışveriş merkezinin neden bu kadar boş olduğunu anladım. Çünkü herkes buraya toplanmıştı.
"Vay anasını."
Tepkim karşısında güldü ve elimi tutup beni bir oraya bir buraya sürüklemeye başladı. Hızla turlarken işaret parmağıyla seçtikleriyle oynamamız gerektiğini söylüyordu. "Buna, buna, buna..." Bense arkasından şaşkın ördek yavrusu gibi bakıyordum.
Çok sevdiği birkaç oyuna beni sürüklerken yüzünde küçük ama mutluluk dolu bir gülümseme oluşmuştu. Açıkçası çok aptal gözüküyordu. Ve onun da hala ergen bir erkek olduğunu görmemi sağlıyordu.
Sonunda onu kolundan tutup boş olan araba yarışına sürüklemiştim. Sahte tekli koltuklara otururken ikimiz de kendi direksiyonlarımızı kavradık. Bana bakıp küçümseyici bir bakış attı. "Toz yutmaya hazır mısın?"
Tek kaşımı kaldırdım. "Son gülen kim olacak göreceğiz."
Güldü ve parmaklarını kütletti, yüzünde bir sırıtışla bana döndü. "Eğer ben kazanırsam ne yapacaksın?"
"Milkshake alacağım ya."
"Hayır onu zaten alacaksın. Başka ne yapacaksın?"
Gözlerimi devirdim ve düşünmeye başladım. Fakat o anında parmağını şıklattı. Ona döndüm. "Ne?"
"Kaybeden kazananın 1 gün boyunca istediği şeyi yapsın."
Hıhladım. Kabul etmek istemiyordum ama içimdeki şeytan versiyonum beni sivri tırnaklarıyla dürtüyordu çünkü kazanma şansım olduğunu ben değil Trump bile biliyordu.
(Farewell Hands'deki Obama burada Trump oldu ne hallere düştük be.)
Güldüm ve başımı salladım. "Anlaştık."
Jaehyun namı değer Ceyhun, arkasına yaslandı ve oyunu başlatma düğmesine bastı.
Ve oyuna başladığım anda bu oyunun Kanada'da oynadıklarımdan farklı olduğunu fark ettim.
Direksiyonu pistte elimden geldiğince çevirirken virajlarda her yer çarpıp durdum. Jaehyun beni rahatlıkla geçerken bunun olacağını biliyormuş gibi sırıttı.
"Bu haksızlık ama!" Bağırdığımda salondakiler bana baksa da umursamadım. Jaehyun sesli bir şekilde gülüyordu.
"Sana kazanacağımı söylemiştim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stitches
Фанфик❝ ve madem artık öpücüklerin yok dikişlere ihtiyacım olacak. ❞ ⋟ Aslen Koreli olsa da Kanada'da yaşayan Park SeoNeul tekrar Kore'ye dönüyor. Yeni ev, yeni okul, yeni insanlar derken yan evde oturan Jung Yoonoh ve aynı bedene tıkılı kalan diğer k...