31 : Goodbye

2.8K 299 287
                                    

4 Ay Sonra
___

Hava kararmıştı, evin önüne doğru elimdeki bisikletle yürürken hava çok sıcaktı. Ağustosun başlarında olduğumuz için normaldi tabii. Üzerimdeki kısa kollu tişört ve şorta rağmen pişiyordum. MiJin ile bisiklet sürmeye çıkmıştım ve yorulup ayrılmaya karar vermiştik.

Derin bir iç çektim ve kolumdaki saate baktım. 11'i geçiyordu.

Bahçeye girip arka bahçeye doğru bisikleti ellerimle sürerken sağımızdaki Jaehyun'un evine baktım. Ardından önüme döndüm.

Üniversite sınavı bitip geçtiğinde ve sonuçlar açıklandığında ikimiz de mutlu ve rahatlamıştık. Sonraki hafta ise o son tedavi kontrolü için Amerika'ya gitmişti.

Görünüşe göre artık çift kişiliği kalmamıştı, yani kişilikleri birleşmişti. Aslında iki kişilik de aynıydı, sadece biri öfkesini bastıramıyordu. Ve zamanla, öfkesini kontrol altına almayı öğrenmişti. İki kişilik tekrardan birleşmişti. O artık öfkesini kontrol edemeyen Jaehyun değildi. Normal Jaehyun'du.

Tedaviden döndüğünde aramız biraz soğumuştu çünkü Yoonoh'un beni sevmediğini biliyordum ve artık beni sevmediğini düşünmüştüm. Fakat Jaehyun bana karşı hislerinin değişmediğini söylemişti ve aramız eskisi gibi düzelmişti.

Bisikletimi arka bahçeye bıraktım ve arka kapıdan içeri girdim. Yorgun bir şekilde "Ben geldim anne," diye içeriye seslendim. Fakat kulağıma kıkırdama sesleri doldu. Annem yalnız değildi.

Kaşlarımı çatarak salona doğru ilerledim ve durdum.

Birden ne hissedeceğimi bilemedim.

Annem ve yanındaki adam ellerinde kırmızı şaraplarla son derece yakın bir şekilde oturuyorlardı. Birbirleriyle fısıldaşıp gülüşüyorlar, flörtleşiyorlardı.

Kaynar sular başımdan aşağı dökülürken kaşlarım çatıldı. Gözlerimin dolduğunu hissettim.

Babamdan sonra nasıl eve bir adam getirebilecek kadar bencil olabilirdi?

"Anne?" Sesim öfkeli ve titrek çıktı. Arkasına dönüp bana baktığında gözleri endişeyle gözlerime sabitlendi. Yanındaki adamdan uzaklaştı, elindeki kadehi sehpaya bıraktı ve ayağa kalkarak siyah kısa elbisesini düzeltti. Bir şey demek istiyor gibiydi ama diyemedi. Adam gülümseyerek kalktı ve hafifçe eğildi. "Merhaba, ben Lee Seung Bin. Annenin iş arkadaşıyım."

Adama bakmadım bile, gözlerim anneme kenetlenmişti. Sonunda dudakları aralandı. "SeoNeul, ben sana söyleyecektim-"

Açıklama yapmasını istemiyordum. Konuşmasını istemiyordum. Sesini duymak dahi istemiyordum. Sinirden titreyen ellerimi daha çok yumruk yapıp uzun tırnaklarımı etlerime sertçe batırırken arkamı döndüm ve hızla merdivenlerden çıkıp odama ilerledim. Annemin adamdan özür dileyip birazdan geleceğini söylediğini ve topuklu ayakkabılarıyla peşimden geldiğini duydum.

Karanlık odada pencere ve perde açıktı. Kollarımı göğsümde birleştirerek kapıya arkamı döndüm ve ağlamamak için tırnaklarımı avucumun içine daha sert bastırdım.

Kapı arkamdan açılıp kapandı. Annemin nefes alış verişlerini duyarken ona dönmedim bile.

"Bunu nasıl yaparsın?"

stitches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin