18 : Eyes Closed

3.2K 388 225
                                    

"Jaehyun?"

Karşımda duran bedene şaşkınlıkla baktım. Elleri siyah jeaninin ceplerinde, üzerindeki siyah beyaz çizgili ince kazağının kollarını kıvırmış ve gelişi güzel uçlarını pantolonuna sıkıştırmış, bol bir şekilde bırakmıştı. Siyah saçları beyaz alnına dökülürken bana tek kaşını kaldırarak baktı.

"SeoNeul?"

"Burada ne arıyorsun?"

"Asıl sen burada ne arıyorsun?"

"Kimmiş o?" İçeriden Mark'ın sesi duyuldu fakat cevap vermedim. Evin kapısından çoraplarımı umursamadan çıkıp kapıyı arkamdan aralık kalacak şekilde örttüm. Jaehyun'a kızgın gözlerle bakarken sesim Mark'a duyulmasın diye fısıldayarak konuştum. "Sana Mark'la takılacağımı söylemiştim!"

"Evet ama onun evinde ve yalnız başınıza takılacağınızı söylememiştin!" Jaehyun bir adım yaklaşıp işaret parmağıyla evin solunda, yani bana göre sağda kalan boş araba park yerini gösterdi ardından elini indirdi. "Ayrıca eğer öpüşecekseniz perdeleri kapatın!"

"Öpüşmüyorduk!" Sesim yükseliyordu.

"Ah, öyle mi? Az önceki neydi o zaman?!" Cidden kızgın görünüyordu. Fakat umurumda değildi.

"Neden umursuyorsun ki?"

Jaehyun bacağını sabırsızlıkla sallarken dudaklarını cevap vermek üzere araladı. Fakat arkamdaki kapı açılıp Mark göründüğünde derin bir nefes aldım. "Jaehyun? Sen miydin?"

"Evet," Jaehyun yüzündeki tüm sinir olmuş ifadeyi anında silip gamzesini çıkartarak hafifçe gülümsedi. Oyunculuğuna hayran kaldığımı söylemek zorundaydım.

"N'oldu? Birden bire beklemiyordum," Mark siyah karışık saçların geriye attı. Uykulu gibiydi. Onun yanına, hatta bir adım arkasına geçip tişörtünü tuttum. Sol eliyle elimi kavrayıp arkasına sakladı ellerimizi. Ben de Jaehyun'un fark etmesini istemiyordum. O da büyük ihtimalle parkta gördüğü olaylardan sonra Jaehyun'dan beni uzak tutmak istiyor olmalıydı. Fakat elimi çekmek de istiyordum. Çünkü Mark'tan hoşlanmıyordum ve umutlanmasını da istemiyordum.

"Aslında annesi SeoNeul'a ulaşamamış ve notu görmüş. O yüzden benden onu getirmem için rica etti."

Ona inanmadığım için arka cebimden telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Cidden de annem aramıştı.

"Ah, öyle mi?" Mark ensesini kaşıdı. "Filmin bitmesine 10 dakika kaldı. İçeri gel, bitince gidersiniz o zaman."

Jaehyun başını sallayıp içeriye girdi. Ben Mark'ın ılık elini bırakıp salona, az önce oturduğumuz koltuğa ilerlerken onlar konuşuyordu. Ne dediklerini pek anlamadım. Yastığı kucağıma alıp kurulduğumda Mark yanıma gelip oturdu. Jaehyun da sanki başka yer yokmuş gibi gelip aramıza sıkıştı.

Sıkıntıyla iç çektim. Film tekrar başladığında pek dikkatimi veremedim. Yanımda oturan mahlukatla en son bugün okulda konuşmuştum. Aslında pek güzel bir sohbet değildi. Konuşmamız gerektiğini söylemişti. Aslında bahanem Mark'tı. Fakat reddedişimin asıl sebebi onunla konuşmak istemememdi. Hastaneden çıktıktan sonra elinde çiçek buketiyle Mark ile gidişimi ve ondan uzaklaşışımı izlediğinden beri içimde haddi sayılamaz bir burkulma, biraz da korkaklık vardı. Neyden korkuyordum? Jaehyun'dan mı, yoksa kendimi ona kaptırmaktan mı?

Ayrıca en kısa sürede Mark'a ondan erkek olarak değil, arkadaş olarak hoşlandığımı açıklamalıydım. Jaehyun'dan uzak durmalı, eski hayatıma kaldığı yerden devam etmeliydim. Aksi taktirde bu işin içinden çıkamamak beni delirtecekti.

stitches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin