26 : Hangover

3.1K 343 183
                                    

Müzikle okuyun.
__

"Çok sarhoşsun Jae." Kapıyı açmak için uzandığımda arkamdaki Jaehyun iki eliyle kollarımdan tutarak beni kendine çevirdi ve sırtımı arabaya yaslamamı sağladı. Her şey çok ani olduğu için şaşkınlıkla ona baktım.

"Evet," dedi sırıtarak, ellerini kollarımdan çekip arabaya, başımın iki yanına koydu. "Çok sarhoşum değil mi?"

Ona bir şey diyemeden alev gibi sıcak dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı.

Hareket edemedim. Sıcak nefesi yüzümde dağılıyor, dudakları sertçe dudaklarımı emiyordu. Kalbim ağzımda atarken onu itemedim. Geri çekilemedim. Bir şey diyemedim. Sadece öylece kaldım ve beni öpmesine donmuş bir şekilde izin verdim.

Soğuk elini boynuma götürüp beni daha derin öpmeye başladığında gözlerimi kapadım. Bedenini iyice bana bastırdığında arabaya daha sert yaslandım. Diğer eli bel çukurumdaydı.

Üşümüş yüzümde gezinen sıcak nefesi alkol kokuyordu. Fakat beni iğrendirmedi. Hoş hissediyordum. Sanki ben de sarhoşmuşum gibi.

Boynumdaki ve belimdeki elleri beni iyice kendine bastırıyordu. Öpüşleri hızlanmıştı. Boynumdaki elini saçıma daldırdı. Nefesimiz kesildi. Dudaklarını ayırıp boynuma yöneldi. Boynumu her öptüğü yer yanıyordu. Kalbim küt küt atarken dudaklarını köprücük kemiklerimde gezdirdi. Tekrar boynuma yöneldi ve sertçe emmeye başladı. Nefes alamıyordum, kalbim o kadar hızlı atıyordu ki düşünemiyordum. Tekrar dudaklarımızı birleştirdiğinde dudağımı ısırdı. İnledim. Daha derin öperken bedenlerimizi birbirimize bastırdı. Sıcaklamıştım. Ellerimi kollarına koydum.

Nefesim kesilmişti. Jaehyun'un da öyle. Dudaklarımız hoş bir sesle ayrıldığında göz kapaklarımı yavaşça araladım. Bakışlarım şişmiş, kırmızı dudaklarından karanlıkta simsiyah gözüken gözlerine geçti. Simsiyah gözleri gözlerime bakışlarını dikmişti. Kalbim küt küt atıyordu. Nefesim kesik kesik ve hızlıydı.

"Artık gitsek iyi olur," diye fısıldayabildim. Bir şey demedi, ellerini yavaşça çekti ve geriye adımladı. Ona bakmadan sürücü koltuğunun yanındaki koltuğun kapısını açtım. Jaehyun koltuğa oturdu. Ona doğru eğilip emniyet kemerini takarken bakışları üzerimdeydi. Hala sakinleşememiştim.

Jaehyun'un kapısını kapattım ve arabanın önünden dolanarak sürücü koltuğuna geçtim. Kapımı kapattım, anahtarı takıp çevirdim ve arabayı çalıştırdım. Dikiz aynasından kendime baktım. Saçlarım dağılmış, dudaklarım kızarmış ve şişmişti. Boynum tuttuğu eli yüzünden kızarmıştı ayrıca emdiği yerde iz kalmıştı. Dağınık görünüyordum. Hem de çok fazla.

Bakışlarımı dikiz aynasından çekip park yerinden çıktım, direksiyonu sağa kırarak gaza bastım. Az önce olanları düşünmek istemiyordum ama beynim o anlarla dolmuştu. Açıkçası beni tahrik etmişti. İlk defa böyle bir şey hissediyordum.

Sarhoştu ve böyle bir şey yapması normaldi. Ayılınca olanları hatırlamamasını umuyordum, eğer hatırlarsa nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.

Partiyi iyice geride bırakırken göz ucuyla sağımda oturan Jaehyun'a baktım. Gözlerim kapalıydı ve başı bana doğru dönüktü. Siyah saçları alnına dökülüyordu. Bembeyaz teninde parlayan kırmızı dudakların az önce beni öyle öptüğüne inanamıyordum.

Titrek bir nefes aldım ve arabayı sürmeye devam ettim. Kalbim biraz daha yavaşlasa da hala elim ayağım titriyordu.

Sonunda evin önünde durduğumda el frenini çektim. Anahtarı çıkardım, emniyet kemerimi çözdüm ve arabadan çıkıp kapıyı kapadım. Arabanın önünden dolaşıp Jaehyun'un koltuğunun kapısını açtım.

Omuzlarından tutup sarstım. "Jaehyun geldik. Kalk hadi." Gözlerini uykulu bir şekilde yavaşça araladı. Eğilip onun emniyet kemerini çözdüm. Uzun bedenini arabadan indirirken yalpalandı. Kapıyı kapatıp arabayı kitledim ve yalpalayan Jaehyun'un kolunu omzuma atarak onun evine doğru yürümeye başladık. Ayaklarını yere sürterek ağır ağır ilerlerken "Anahtarlar nerede?" diye sordum. Bahçeyi de geçerek beyaz verandaya çıktık. "Jaehyun. Anahtarlar." Cevap vermedi. Her an uyuyacakmış gibi bir hali vardı. Oflayarak onu kapının yanına yasladım ve siyah yırtık jeaninin ceplerine ellerimi soktum. Ön ceplerinde yoktu. Elimi arka cebine attığımda sessizce güldü.

"Onu sana benim yapmam gerek senin değil," dedi yayık bir şekilde. Cevap vermeden arka cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Jaehyun'u da boş eve sokarak kapıyı kapadım.

Karanlıkta anahtarı yere attım. Ayakkabılarımı çıkarırken Jaehyun da zar zor çıkardı. Onu merdivenlere doğru sürüklerken bir şeyler mırıldandı gibi oldu. Basamaklara çıkmaya başlarken "Dikkat et," dedim. Bir eliyle bana, bir eliyle de duvara tutunarak basamakları çıktı. Onu karanlıkta odasına yönlendirirken birden duraksadı. Beni bıraktı ve yalpalayarak banyoya girdi. Peşinden giremeden kustuğunu duydum.

Yanına gittim. Klozete eğilmiş içindekileri boşaltırken ona yaklaşıp sol elimle alnına yapışmış saçları geriye tutup sağ elimle sırtını sıvazladım. Annem bana böyle yapardı ve rahatlardım. Koku midemi bulandırsa da Jaehyun'un yanında durmalıydım.

Kusması bitince titreyen eliyle sifona bastı. Onu kaldırdım, lavaboya gidip ağzını çalkaladı. Havluyla yüzünü sildim. Ardından onu odasına götürdüm.

Karanlıkta yatağına ilerledik. Yorganını açtım. Büyük bedeni kendini yatağa bıraktı, anında gözleri kapandı.

Çoraplarını çıkarıp yare bıraktım ve çok terlemesin diye yorganı yarıya kadar örttüm. Terleyen saç tutamlarını alnından geriye atıp terini kolumla sildim. Komidinin üzerindeki su şişesinden bir bardak su doldurup bıraktım. Ve yerde olan kahverengi ayıcığı alıp Jaehyun'un yanına koydum.

Gözüme birden o kadar savunmasız göründü ki onu yorganla rulo yapıp evime götürüp ona bakmak istedim. Yanakları al al olmuştu. Ayrıca çok yorgun görünüyordu. Artık uyumasına izin vermeliydim.

Arkamı döndüm. Birkaç adım atmıştım ki sessizliği yumuşak bir ses böldü. "SeoNeul."

Ona döndüm. Gözleri hafifçe aralıktı, kendini zor tutuyor gibiydi. Devam etmesini bekledim.

"Beni seviyor musun?"

Sorduğu soru ile yutkundum. Cevap verene kadar soracak gibi duruyordu. Yanaklarımın kızardığını hissettim.

"Evet," diyebildim yalnızca. Dudaklarımdan istemsizce dökülmüştü. Jaehyun gözlerini kapadı ve hafifçe gülümsedi. "Güzel."

Nefes alışverişi düzenli olana kadar orada, karanlıkta dikildim ve onu izledim. Ardından odadan çıktım ve merdivenlerden aşağı inerek evden ayrıldım.

stitches Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin