Ertesi gün sabah saatlerinde kapının önünde kamyonet sesini duyup fırlamıştım. Seth ve Riley olabileceği aklımdan geçmemişti çünkü onlar sadece motosiklet kullanırdı. Ama dışarı çıkınca ikisini görmüştüm. Geleceklerini zaten söylemişlerdi ama bir saat bile kalmamışlardı. Bir bardak kahve içip, iyi olduğumuzdan emin olup gitmişlerdi.
Gelme sebepleri bizi görmek değildi, bana bir arkadaş getirmeleriydi.
Jaws, dört yaşındaki köpeğim... Kamyonetin arka koltuğuna boydan boya yayılmıştı, beni görünce bir at gibi koşturmuştu. Onu sevmek için dizlerimin üzerinde eğilmeme gerek yoktu. Danua cinsi köpeğim dört ayak üzerinde göğsüme kadar yetişiyordu. En büyük köpek cinsiydi, genellikle tembellik yapardı. Jennifer onun üzerine binmeyi bir gün deneyecekti. Olması gerekenden daha ağırdı, en son doksan kiloya dayanmıştı.
Jaws, babama ait kulübenin bahçesinde yaşardı. Kulakları dikti, griydi, kocamandı ve dört yaşındaydı. Onu yavruyken görmüştüm, görevden dönüyordum ve terk edilmiş bir arazide tek başınaydı. Ertesi gün kendimi yine orada bulmuştum çünkü açlıktan ölecek bir yavruydu. Kaleye götürmüştüm, kulübeye arka kapıdan sokmuştum. Bu kadar büyüyeceğini asla tahmin etmezdim, Danua olduğundan haberim yoktu. Onu ellerimle beslemiştim, bir başkasına veremezdim.
Babamla da iyi anlaşıyordu.
Bir hafta sonra onu geri götüreceklerdi çünkü burada bakamazdım. Üçlü koltuğa sığardı ama bize yer bırakmazdı. Onu doyurmak başlı başına işkenceydi, Riley'nin getirdiği yemek bir haftalıktı.
Gece Jaws ile birlikte yatakta yattım çünkü yabancı olduğu bu evde peşimden asla ayrılmazdı. Yatağımın yüzde seksenini kendisine verdim, köşeye kıvrılıp uyudum. Sabah olduğunda alnımın ortasında koca bir pati vardı. Dokunmasına laf etmeyeceğim tek pati.
Duşumu aldıktan sonra merdivenlerden indim, Jaws bir adım arkamdaydı. Ben durunca durdu. Jenn, yumurta pişirirken bizi görüp "Günaydın." dedi.
"Günaydın, biz yürüyüşe çıkıyoruz."
"Demek ki Seth akıllıymış, seni evden çıkarmak için dört ayaklı gerekiyormuş." Bıçağıyla Jaws'ı gösterdi. "Bu doğru olan dört ayaklı. Gerçi, seni içeri tıkan da kuyruk sallamıyor muydu?"
"O kuyruk sallamıyor. O sadece salyalarını akıtıyor." Ben böyle deyince Jenn'in gözleri midesi bulanmış gibi Jaws'a döndü. Pekala, o da salya akıtıyordu. Hem de çok fazla. Jenn bundan hiç hoşlanmazdı.
Arabaya bindim, Jaws arka koltuğa yatar gibi oturdu. Sahile yakın olduğumu biliyordum ama oraya yürümek uzun sürerdi. Bu yüzden arabayı kullanacaktım.
Arabayla yapılan on beş dakikalık bir yolculuktu. Cold Lake'in havası doğrudan güneşi hissetmemi engelliyordu, alışık olduğum bir şeydi. Yine de kalemde dolaşırken arada çatıya kaçamak bir şekilde çıkardım ve bulutlar gökyüzünü rahat bırakmışken orada sessizce güneşlenirdim.
Jaws'ın kalın zincirini boynundaki tasmaya taktım. Tamamen göstermelikti çünkü onu ne çekebilirdim ne de tutabilirdim. Zaten Jaws, zinciri gerecek kadar benden uzaklaşmazdı. Yürüyüşe çıkıyorsak her zaman bir adım arkamdan ya da tam yanımdan ilerlerdi. Gurur duyuyordum çünkü ben eğitmiştim.
Arabayı park ettiğim yerden sahile çıkana kadar Jaws'ın zincirini bileğime doladım. Sahil yolunu buldum, deniz kenarından ince bir bisiklet yolu ve ayrıca koşu yolu geçiyordu. Bu yolun hemen kenarında ise çimenler başlıyordu. Sahil genellikle çakıl taşlarıyla kaplıydı. Güneş doğalı çok olmamıştı, sabahın erken saatlerindeydim. Bu yüzden hava serindi. Yürümeye başlamadan önce gözlerimi kapatıp sevdiğim kokuyu içime geçtim. Kendimi karanlığa gömdüğüm, gözlerimi kapadığım için sesler çok daha şiddetli geldi. Tıpkı babamın öğrettiği gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasyKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...