Arabayı durdurduğumun, evinin otoparkının önünde olduğumuzun bile farkına vardığını sanmıyordum çünkü hala cama yaslanmış bir şekilde duruyor, dışarıya bakıyor ama görmüyordu.
Aşağı indim, kapısını açtım. Kıpkırmızı gözlerle bana baktığında yüzüm değişmesin diye çok çaba sarf ettim. Üstü başı kan içindeydi, kimse görmesin diye dua ettim. İçimden sürekli bir şeyler için yalvarıyordum.
Kalkmadığı için elini tutmak zorunda kaldım. Başını aşağı eğmiş, sadece ayaklarını takip ederek yürüyordu. Asansöre bindiğimizde elini bıraktım, iki ayrı köşede bekledik. Son kata geldik. Aklında neyi döndürüp duruyordu bilmiyordum ama o görüntülerden dolayı ben itekleyene kadar yürümüyordu.
Kapıyı açıp içeriye bir adım attım fakat eve ilk girdiğim gün aklıma gelince salona baktım durdum, içeri geçemedim. Onun evine girmeyi başta onu sevmediğim için hiç istemiyordum. Sonra hemen solumda kalan mutfak tezgahında ettiğimiz sohbetleri ve tam karşımdaki duvara yaslanmış bir şekilde öpüştüğümüz aklıma geldi.
Duvara öylece bakarken Vincent yanımdan başı ağrıyormuş gibi geçti. Salondaki koltuğa kendisini attı, yüzündeki deriyi aşındırmak istiyormuş gibi avuçlarını gezdirdi. Kapıyı ayağımla ittirdim.
Dizlerinin hemen önünde durdum. Elini yüzünden çekmek için eğildiğimde boğazdan gelen, oraya bir şey takılıymış gibi hissettiren bir nefes çekti. Kıpırdayamadım, kapalı ellerinin önünde dinledim.
Beni bileğimden tutup çekene kadar.
Bacaklarının üzerine oturttu, belimden sımsıkı sarıldı, beni içine sokacakmış gibi tuttu. Yüzünü boyun girintime sakladıktan sonra aynı nefesleri sürdürdü. Onu birisi geri çekiyor ama o tutunmak istiyor gibiydi.
Kalkmadım ama sarılmadım da. Ellerimi nereye koyacağımı bilemedim, parmaklarım sırtında uzanan yaraya dokunmasın diye gayret ediyordum. Yüzüm kırıştı ama bu midem bulandığı veya bir atak geçireceğim için değildi, inanmadığım şeyi çok yoğun bir şekilde yaşıyordu.
Blaxton haklı falan değildi, Blaxton bence bu kadarını bilmiyordu.
Parmaklarını bile hareket ettirmeden, boynumda konuştu. "Yıllar önce de olurdu. Sonra tamamen kontrollüydüm. Fakat aynı bu şekilde ipleri saldığım anlar olurdu." Hafifçe kıpırdandığımda konuşmaya devam etti. "Açıklayamıyorum Jane."
"Neyi açıklayamıyorsun? Diğerlerinde böyle şeyler olmuyor Vincent."
"Diğerleri ben değil." dedi hırlar gibi. "Aynısı olmuştu, belki kendimi durdurmaya çalışmazsam düzelir dedim, kalan her şeyi denemiştim. İşe yaramadı. Kendimi sıkıyorum, yine işe yaramıyor. Ne yapmam gerektiğini biliyorum ama yapmak istemiyorum."
"Ney o?"
Başını iki yana salladı, söylemedi.
İçimden bir ses asla söylemeyecek dedi.
Anlamıyordum çünkü beni sadece ufacık bir kısmına dahil ediyordu.
"Vincent, sen altı ay önce böyle değildin." dedim. Altı ay öncesi aklıma gelince kucağında olduğum, saçlarını tuttuğum gerçeği de bana tokat attı ama şu an bunu düşünemezdim.
Sorumu duymazdan geldi.
"O zamanlar kötü bir dönemden geçiyordum. Çok... çok kötü. Her şeyi içime attım, tek bir kişiyle bile konuşmadım." Yıllar öncesinden bahsediyordu. "Geri dönmesi çok zordu." Burnunu tenime sürttü. "Arada sırada diğerlerinden uzaklaşmam gerekir. Sen gitmeden önce, ormanda beni gördüğünde ve az kalsın üzerine atlayacağımda olan buydu. Uzaklaşırım ve geçer gider. Bu kez öyle olmadı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasyKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...