Sabahın kör saatinde kalktığım ve Blaxton'la karşılaşmak istemediğim için yine eve yürümüştüm. Vincent'ın evi ve benimki arasındaki mesafe küçümsenemezdi, bacaklarımda derman kalmamıştı.
Güneş Cold Lake'in kasvetli bulutlarını delip geçmeye çalışırken eve girdim. "Jenn!" Ona bağırdım ama evden çıt çıkmadı. Anahtarı kenara attım, çantamı fırlattım ve merdivenlerin başına gittim. "Jennifer! Eğer Blaxton oradaysa pencereden atlamasını tavsiye ediyorum."
Cevap bekledim ama rüzgar hariç hiçbir şey benimle konuşmadı.
Evde değildi.
Telefonumu çıkardım ama beş dakika önce mesaj geldiğini gördüm. Jenn'dendi. Okurken arkamdaki koltuğa yaslandım.
Büyücüler, Hector ve Jamie geldi. Ormanın içinden yürüyerek göle gittik. Oraya gel ama ısrar etmiyorum çünkü dün ağzımdan ne kaçırdığımı biliyorum. Özür dilerim, lütfen beni öldürme. Alt bilgi vermem gerekirse, Blaxton sabaha kadar buradaydı ve... güzel geçen birkaç saatin sonunda sohbet ettik. Hala çok gıcık, karakterinden bir şey eksilmedi. Fakat bir şansı hak ediyor.
Onu arayamadan kapıya yumruk atıldı. Dalgınlıkla mesajı okuduğum için sıçradım. Gölde olduğunu söylememiş miydi? Yanlış mı duymuştum? Çünkü bahçemden motor sesi gelmiyordu.
Tekrar vurulana kadar yerimden ayrılmamıştım.
Telefonu cebime sıkıştırıp kapıya yorgun argın yürüdüm. Vincent sandım çünkü en mantıklı isim oydu. Hızlıca kapıyı açıp terslemeye hazır bir şekilde kafamı kaldırdım ve kahverengi gözlerle karşılaştım.
"Sen kimsin?" dedim elini kaldırmış kapıya vuran kişiye.
Kızıl saçları bukle bukle kıvrılmıştı. İnce uzun yapılı bir adamdı. Yüzü sert bakmıyordu, aksine tatlı diyebileceğim birisiydi. Çilleri vardı ve değişik bir gülümsemesi.
O gülümsemeyi sahiplenirken kapıya vurmak için yumruk yaptığı parmaklarını kaldırıp başının yanında elini sallar gibi tuttu. "Ben Kevin." dedi, beni gösterdi. "Merhaba, Jane Lee."
Kaşımı kaldırdım. Kevin. Kevin... Kev?
Avucunu başının tepesine koydu ve arkasına baktı. "Büyük ihtimalle sabahın bu saatinde bir kurdun kapımda ne işi var diyorsun. Fakat Jamie bana seni bulmamı söyledi. Göle gitmişler. Sonra Vincent'ı aradım çünkü gölün yolunu hatırlamıyorum. Senin bildiğini söyledi."
"Alfaların alfası diyen ve sürüyü ormanımdan geçiren sen misin?"
"Ta kendisi." dedi. "Haberin vardır ama hiçbir sorun çıkmadı. Sözümü tutarım."
Haberim yoktu çünkü Vincent ile uğraşıyordum. "Kevin?"
"Evet, ben."
"Evime gelip kapımı üst üste yumrukluyor ve beni götürsene diyorsun? Bu kadar mı?"
"Minnettar olurum. Jane Lee'nin kapısını yumruklamayı pek istememiştim aslında ama Vincent yumrukla gitsin deyince..."
"Eminim demiştir." diye homurdandım.
Birbirimize saniyelerce baktık. "Ee, beni götürecek misin?"
Gözlerimi devirdim. Sadece anahtarı alıp dışarı çıktım, Kevin sevecen bakıyordu. "Vincent gelecek mi?"
Dudak büzdü. "Bilmem. Yetişirsem gelirim dedi." Charlie'nin önünden geçerken motosikletime hayranlıkla bakması az kalsın ondan hoşlanmama sebep olacaktı. Ağaçların arasına girene kadar pek konuşmadık ama uzun bir yol bizi bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasyKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...