11. Bölüm

22K 1.8K 368
                                        

Ufak bir not bırakayım. Oy beklemiyorum çünkü okuyan çoğu kişi oyu çoktan vermiş olan kişiler, biliyorum. Fakat bayağı farklı gidiyor ve bu şekilde farklı devam edecek. Yani yorum yapılabilir. Beklediğim gibi olursa her gün bir bölümü bu şekilde okuyup düzeltip atarım, zaten öndeyim. İyi okumalar!

**

Ertesi gün Jenn iki günlüğüne kaleye babam tarafından çağrıldığı için gitti, ona da bir görev verilmişti. Babamla konuşmamın dört saat ardından Vincent beni aramıştı. Durumdan haberin var mı demişti, ondan önce öğrendiğimi bildiği halde sormuştu ve yoklamıştı. Evet dediğim an suratıma kapatmıştı.

Evde onu beklemiştim. Ona belki de on kere kaleye uğramam gerekiyor demiştim ama geç kalmıştı.

Göreve. Geç. Kalmıştı.

Sürüyle ilgili bir sorun olduğunu söylemiş, hiçbir açıklama yapmamıştı. Bu yüzden kaleye uğrayamamıştım, ihtiyacım olabilecek iksirleri almamıştım. Evde gerekli her ekipmanım vardı ama benim için iksir yapacak bir büyücüm veya stoğum yoktu. Bunu başına kakmak istesem de bir kere söyleyip susmuştum. Gitseydin, beklemeseydin derdi ve haklı olurdu.

Yola çıkalı bir saat oluyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Görevin içindeydim, kalemden çıkarken her zaman içimde beni canlı tutan bir heyecan olurdu ama şimdi yoktu. Göreve kiminle çıkıyor olursam olayım sessizliği tercih eder ve işimi yapardım ama şimdi konuşmam lazımdı çünkü göreve çıktığım kişi ne olduğuna dair en ufak bir fikre sahip değildi. Mia, bana Vincent'ın ne bilip bilmediğini söylemişti ama üstünden geçmem gerekiyordu.

Onun arabasıyla gitmiyorduk, benim külüstürle yola çıkmıştık. Arabayı ona kullandırtıyordum. Sadece önüne bakıyordu, saatlerce bu suskunluğu sağlayacak gibiydi.

Camdan dışarıyı izlemeyi kesip doğrulunca o da yola bakmayı kesti. "Buna inanamıyorum." dedi, sessizlik yeminini bozdu.

"Buna ben de inanamıyorum."

Direksiyonu sıkan parmakları bembeyaz oldu. "Lanet olsun Gölge, bana artık bir şey söyleyecek misin? Bruce bana git kurt adamlar ve büyücüler kaynaşıyor mu kontrol et dedi. Lanet olası bir görevin içindeyim, lanet olasıca sessizlik kuralınızın gayet farkındayım ve kafatasım çatlamak üzere. Bana artık bir şeyler söyle!"

O kadar çok lanet olası demişti ki bir yerden sonra takip edememiştim ve kelime aklımın tam ortasına oturmuştu.

"Ne diyeyim?"

Vincent hayretle bana baktı. "Ne bileyim ben! Her gün göreve mi gidiyorum sence?"

Gözlerimi devirdim. Evet onunla konuşmam gerekirdi ama şaşkınlık hala üzerimdeydi ve bu kez kasvete sebep olmuştu.

"Bak, sadece işime karışma tamam mı?" dedim mayışmış halimi üzerimden atmaya çalışarak. "Gidip kolyeyi alacağım. Sen etrafı kolaçan et."

"Şu kolye... ne boka yarıyormuş?"

Elimle alnımı sıktım. "Tanrım... sabır. Lütfen sabır." Vincent bana garip bir bakış attı. "Biz görevleri sorgulamayız Vincent! Özellikle Claire veya konseyden geliyorsa! Bana gidip kolyeyi cadının boynundan almam söylendi ben de bunu yapacağım."

Vincent konuşmaya devam etti. "Kolye var, tehlikeli bir sembol olduğunu varsayıyorum. Onu alacağız."

"Alacağım."

"Alacağız." deyip devam etti. "Bu sırada o cadının çevresi kurt kaynıyor mu diye kontrol edeceğim, eğer kaynıyorsa onları orada öldüreceğim."

"Hayır! Hayır!" Ellerimi sallamaya başladım. "Kontrol edeceksin ve eğer kurt adam kaynıyorsa, onlar da cadılarla bir şeyler planlıyorsa konuşturtacaksın. Onları konuşturmadan önce yaşatmak zorunda olduğunu unutma, ölülerin dili olmaz Vincent! Kurt adam yoksa da kolyeyi alıp döneceğiz. Bu kadar."

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin