Malikaneden içeri koştururken önüme çıkan bir kadını durdurmaya yeltendim ama o sırada Blaxton koridordan göründü.
"Jane?"
"Blaxton!" Adımlarım ona döndü. Tişörtünü iki yandan kavradım ve kaburgalarının üzerinde ellerimi gezdirdim.
Kaşlarını kaldırıp beni izledi, sonunda ellerimi tuttu. "Sadece birkaç saat önce etlerim bakılabilecek bir hale döndü." Yüzüm ekşidi. "Ama bende bir şey yok." Arkasında birisi olup olmadığını kontrol etti ve kulağıma eğildi. "Neredesin sen? O ormanda seni arayacaktım, sonra Mia bir şeyler söyledi. Seni ikiye bölmek istiyorum. Jenn'i de çıldırttın."
"Keşke açıklayabilseydim ama Kev'i görmem gerekiyor."
"Bence de. Sana diyecekleri var. İçimden geçenlerle aynılarını söyleyeceğini umuyorum."
"Uyanık mı?"
"Soru soracağına yürü."
Omzumdan hızlıca yakaladı ve beni önüne geçirip başka bir koridora soktu. Malikanenin en ucuna ilerledik. Kev'i herkesten uzak tutmaya çalıştıklarını ve neden kurtların yara bere içinde döndüklerinin göze batacağını biliyordum. Bu yüzden koca evin içinde saklanıyorlardı.
"Hector'ın bacağı..."
"Hala topallıyor. Yarına düzeleceğini umuyorum."
"Jamie?"
"En iyi durumda olan o gibi görünse de başına çok büyük bir darbe almıştı. İki gün hiç konuşmadı ve ağrıdan duvarları kırdı. Fakat o benden önce kendisine geldi." Ellerini omuzlarımdan çekti ve yanıma gelip kaşını kaldırdı. "Vincent nerede? Jenn onunla geleceğini söylemişti." Bir şey diyemedim. O da iç geçirdi. "Anladım."
Elini sırtıma koydu, bir kapıdan ilerletti.
"Peki sen iyi misin?"
Bu bana sorulmamalıydı. "İyiyim."
"Nereye gittin bilmiyorum ama o halde bırakıp gitmeyeceğinden adım kadar eminim, Jenn de bunu söyledi."
Bunları neden dediği belliydi. "Vincent ne kadar kötüydü?"
"Bok gibi." dedi kısaca. "Anlar mısın bilmiyorum Jane ama... sürü lideri olmak demek her canı kendi canına eş görmek demektir. Kev gözünü açana kadar Vincent nefes almadı. Hiçbirimiz almadık ama anlarsın... bizimki daha çok duygusal, o kolu kopmuş gibi hissediyordu."
O üç kurda ne olduğuna dair fikrim yoktu. Neden durdurulamaz bir güçleri vardı? Duvarın öteki tarafına mı aittiler? Bir sürü soru birikmişti, açıkçası şu an umurumda değildi.
Blaxton koridorun sonundaki kapıyı ittirdi ve eliyle içeriyi gösterdi.
Bir adım atıp bekledim, herkes aynı anda bize döndü. Jenn, başını kollarının arasından kaldırdı. Büyücüler pencereden dışarıyı izlemeyi kesti. Hector bacağını önündeki koltuğa uzatmıştı, sargı içindeydi. Jamie köşede, yerde oturuyordu ve Kevin...
Koca bir yatağın ortasında, sırtını başlığa dayamış ve alnı dahil her yerinde bandajlarla bana bakıp sırıtıyordu.
"İşte bir kurdun beynini delik deşik eden ve bir beyni olmadığından artık son derece emin olduğum kahramanım geldi."
Blaxton'ın önünden hızlıca çekildim ve Kev'e gittim. Gözümün önünde parçalanana kadar onu bu derece sevdiğimi fark etmemiştim. Hep biliyordum ama derecesini hiç düşünmemiştim.
Sağlam kolunu kaldırdı ve bana kısaca sarıldı. "Bana beyinsiz mi dedin?"
Kulağımın yanında kıkırdadı. "Değişim geçiren bir kurdun sırtına atlayan herkes beyinsizdir. Ama beyninin olmaması benim hayatımı kurtardı, bunu göz ardı edemeyeceğim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
خيال (فانتازيا)Kurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...