Vincent motosikleti bahsettiği iskeleye kadar sokamadı. Dediği gibi evime çok yakındık ama farklı bir yol izlediği için tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum. Motosikleti orman yolunun üzerinde bıraktı, ağaçlar çok sıklaşıyordu ve zar zor yürüyordum. Ağaçların köklerine takılmayayım diye önüme değil, yere bakıyordum.
Topuklarım toprağın içine girip çıkıyordu, zeminin bazı kısımları yumuşaktı ve çamura dönüşmüştü. Dengem kaybolmasın diye kolumu kaldırınca Vincent bileğimden yakaladı. Karanlıkta bile parlayan gözlerini ayakkabılarıma indirdi.
"Tamam, iskele pek mantıklı değilmiş. Yürümeyi bilmiyorsun."
"Ayağımda spor ayakkabılarım veya botlarım yok ve ağaçlar resmen önüme konulan engeller gibi."
Dişlerinin arasından nefes çekip uzaklara baktı. "Gölgelerin karanlıkta benim gibi görememesi çok kötü." Laf yetiştirmek için açtığım ağzımı bunu duyunca kapadım. Ne kadar iyi görüyordu? Kurtlar hakkında sahip olduğum ama emin olmadığım her bilgiyi bana öylesine bir şey söylüyormuş gibi veriyordu.
Gerçi, bunu ben de yapıyordum.
"Gözün kapalı bıçak fırlatabiliyorsun ama ağaçları mı görmüyorsun? Nasıl oluyor bu?"
"O ayrı bir şey sersem. Gözüme bir bant gerilince veya kapüşonumu takınca içimden başka bir şey çıkıyor." Tamamen gölge oluyordum. Bu şekilde, sıradan hayatımda ise sıradan gözlerim vardı.
Topuğum yine çimenlerin içine gömülünce öfkeyle nefes çekip yukarıya başımı kaldırdım. İki saniye sakinleşmem gerekiyordu ama Vincent'ın bekleyesi yoktu. Kolumu bir daha yakaladı. "Seni kucaklayayım mı?" diye sorunca o sinir sıcak ve yakıcı bir zehirmiş gibi kafamdan bacaklarıma kadar yayıldı. Suratıma bakarak kahkaha attı. "Tanrım, beni parçalamak istiyor gibi görünüyorsun."
"Karanlıkta ne kadar iyi görüyorsun?"
"Çok iyi. Şu an suratının tamamen farkındayım ve efsane görünüyor." Kaşlarım çatıldı. "Bana göre efsane. Sinirlenince kaşlarının arasında oluşan o minik çizgiden bahsediyorum. Seni çok yaşlı gösteriyor Gölge."
"Gerçekten..." diye soludum, gerisini kendisi anlayabilirdi.
Gözlerini kıstı sanki, tam emin değildim. "Jane, sinirini bozmak için konuşmuyorum ama bu şekilde yürüyemeyiz. Yağmur yağmış. Kafamı delmek için o çizmeleri giymeseydin belki de ilerleyebilirdik."
Kolumu kurtardım ve kavuşturdum. Başımı yana eğdim. Yeterince inatçı olsaydım kalenin bana verdiği, gece görüşümü sağlayan o iksiri lıkır lıkır içerdim. Ama şimdi buna gerek yoktu. Vincent'ın yanından topuklarım çimenlere bata bata yürüdüm, dimdik duruyordum. Sanki çamurda değil, asfalt bir yolda ilerliyordum. Çok zordu, parmaklarım ağrıyacaktı ama değerdi.
Telefonumun flaşından önümde köklerini toprağın üzerine çıkaran herhangi bir ağaç var mı diye kontrol ederek yürümeye başladım. Vincent hemen takip etmedi, arkamdan bir hayli süzdü. İnadım yürüyüşümü düzeltmişti.
Aylak adımlarını hızlandırıp bana yetişti. "İnanılmazsın. Yardımımı geri çeviriyorsun ve acı çekmeyi göze alıyorsun."
Başımı ağaç dallarını ittirirken salladım. "Evet." Yolu bilmiyordum ama o da yanlış ilerliyorsun demiyordu, bu yüzden dümdüz devam ettim. Köklerin üstünden atlıyor, dalların arasından gidiyordum. "Beni kucaklayacağına şu çamurların içinde sürünürüm."
Kahkaha attı. "Bu kadar kesin konuşmak seni öldürür Gölge."
"Hala yaşıyorum?"
Laf yetiştirmeden önce "Sağa dön." dedi. Kulağımda sıcak nefesini hissettim. Elleri ceplerinde, arkamdan eğilmiş yürüyordu. "Çamurun içinde sürünmeni görmek isterdim. Biz seninle niye çıktık ki?" diye sordu kendi kendisine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantastikKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...