"Jane!" Bahçeden atılan çığlık kulaklarımı deldi geçti.
Merdivenden akın akın gelen ayak sesleri konuşmaların üzerine geçti. Odamın aralık duran kapısı Vincent tarafından kırılacak bir güçle ittirildi. Kafamı kaldırmıyor, bakmıyordum. Parmaklarımı gözlerimin üstüne yaslamıştım, başım aşağıdaydı. Yatağımın tam ortasında bağdaş kurmuş oturuyordum ve sadece nefes alıp veriyordum.
Vincent bileklerimden yakaladı, hemen karşıma oturdu. "Jane, bana bak." Kıpırdamadım. Vincent bileklerimi okşayarak tekrar sordu. "Bana bak Gölge, kaldır kafanı." Endişesi, sesindeki o yalvarış...tüylerimi ürpertti.
Ağlamaktan şişen gözlerimi açıp ellerimi yüzümden çektim. Konuşmadım, hiçbir şey söyleyemedim. Dibimdeydi, gözyaşlarımla ıslanan yanaklarımı siliyordu ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Odamın eşiğinde koca sürü bekliyor, Bruce dolabımın ortada duruyordu. Jenn tırnaklarını yiyerek büyücülerden birisi ne olduğunu açıklasın diye yalvarıyordu ama onlar tek kelime edemiyordu.
Annemi bahçede görmemin ve ona koşmamın hemen ardından peşimden gelmişlerdi. Fakat annem kafasını kaldırıp bana bakmamış, karnındaki o bebekle konuşmaya devam etmişti. Tam ona uzanacağım sıradaysa toz olup gitmişti.
Boşluğa düşmüştüm.
Annem koptu gitti diye çığlık atmıştım. Yere düşmeden önce Jenn yakalamıştı, salona geri sürüklemişlerdi. O sırada annemin hayaleti salonda göründü. Çığlık atmaya başlayıp beni görmesi için yalvardığımda Jenn korkuyla Maya'ya bağırmış, Vincent'ı veya herhangi birisine ulaşmasını istemişti.
Geçmişi göreceğimi, öğreneceğimi biliyorlardı ama annemin karşıma görüntü olarak yerleşeceğini tahmin edemiyorlardı. Ben de etmemiştim.
Çünkü gerçek gibiydi.
Ardından babamı aramışlardı ama telefonu Seth açmıştı. Babam meditasyondaydı. Uyanmıyordu, uyandıramıyorlardı.
Jenn başıma geçip telefonda söylenenleri bana iletirken neredeyse hiçbir şey duymuyordum.
Neden mi?
Bana dokunduğu an anılarının içine düşmüştüm.
Kalede, henüz on yaşındayken koşturarak gezdiğini görmüştüm. Sonra benimle koridorda karşılaşıyordu, bana antrenman yapalım diye yalvarıyordu. Elimize tahta kılıçları alıp bayılana kadar çalışıyorduk.
O anılardan çıkamamıştım. İzlerken çığlık attığımı, gözlerimin bir noktada takılı kaldığını ve nefesimi belli bir süre tuttuğumu söylemişlerdi. Ben ise o anın içinde kaybolmuştum, sıkışmıştım. Başta kendi gözlerimden izlemiştim, sonra Jenn'in yerine geçmiş ve kendi küçüklüğümü görmüştüm.
Beş dakika sürmüştü, bana saatler gibi gelmişti. Çığlıklarım kendi kulağıma gelmemişti ama çıkmak için mücadele ettiğim anlarda bağırmış olmalıydım. Vincent ve diğerlerinin gelmesi ne kadar sürmüştü? Sanki beş gündür şu yatakta oturuyordum ve öylece boşluğa bakıyordum.
"Güzelim, bana bakabilirsin." Vincent çenemden tutup hâlâ saçlarımı seviyordu. Başımı hayır der gibi sallarken bana yalvarıyordu. "Jane, yalvarırım bana bir şey söyle. Lütfen bana bir şey söyle."
Bileğimi sıkıca tutup suratımı çizmemi engellediğinde dizlerimde doğrularak çığlık attım. "Dokunma bana!"
Maya ve Rose bana dokunduğunda aynısı olmuştu.
Rose'un akademide gezdiği, cübbesinin ne kadar tozlandığı hakkında yakardığını görmüştüm. Ve sonra Maya... kitap okuyordu. Yasaklı büyü kitaplarına Claire'den gizlice ulaşmıştı, kütüphanedeki koskoca girilmez yazısı aklımın ortasına düşmüştü. Arkasını kontrol ede ede yürümüş, o kitaplardan birkaçını okurken edindiği bilgilere şaşırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasiaKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...