Başımın altındaki sert yastık güçlüce şişip geri indiğinde bilincim açılmaya başladı. Yanağım alevlerin içinde gibiydi ve sanki haşlanıyordum. Rüzgarı yarı uyuyor olsam bile hem duyuyor hem de hissediyordum ama vücut sıcaklığım bu paltonun içinden çıkmıyordu. Avucumu iyice açıp elimi aşağıdan yukarıya o sert yastığın üzerinde gezdirdim ve yanağımın yanına çıkardım. Avucum sürtünmenin etkisiyle elektriklendi.
Sert yastık koca bir nefesle şişti.
Yastıklar nefes almazdı.
Boğuluyor gibi doğrulup uykunun en ufak izini taşımayan gözlerle kalktım, Vincent'ın tam karnının üzerine avucumu dayayıp fırlamıştım.
Bastırdığım için iki büklüm oldu. Kocaman gözlerime uykulu bir halle bakıyordu. Yastığım oydu ve yastığımı okşamıştım. Bir kolu altımda uyurken kalmıştı, diğer koluyla da beni sarmıştı. Kazağım karnımın da üstüne çıktığı için nasıl sarmalandığımı az çok tahmin edebiliyordum. Ayrıca kalkarken saçlarımın bir kısmını kaybetmiştim çünkü parmaklarına dolanmışlardı.
Vincent gözlerini üst üste kırpıştırarak uyanmaya çalıştı. Parmaklarını gözpınarlarına bastırdı. "Eğer bilmesem uyuyamadığını söylerdim ama kollarımda küçük bir kedi yavrusu gibi mırıldanıyordun."
Uyanık mıydı?
Lanet olsun... uyanıktı.
Uyanır uyanmaz o enerjiyi nereden buldu bilmiyordum ama küstah bir şekilde gülümsedi ve dirseklerinde doğruldu. "Yanılmıyorsam kedilerin tırnakları olur. Karnımda tırnak izi varsa bile çabucak iyileşmiş olmalı." Başını yana yatırdı, kaşını kaldırdı. "Az önce ellerini üzerimde gezdiren birisi için çok sinirli görünüyorsun."
Öfke bütün bedenimi ve benliğimi ele geçirdi. Ne yaptığımı kontrol bile etmeden elimi bacağıma attım. Hançeri çekip çıkarırken bir bacağımı onun diğer tarafına atıp üzerine oturdum. Aynı anda boğazına hançeri dayadım ve suratına eğildim.
Vincent'ın koyu gözleri benim gözlerimden aşağı kaydı. Kolumu takip ederek hançere ve sonra da üzerindeki oturuşuma baktı. Ne yaptığımı anlayamadığı için bozulan gülümsemesi geri geldi. Hançer boğazındayken gülen bir pislikti.
Öfkeden burnumdan soluyordum. "Seni gerçekten öldürürüm."
Dirseklerinde kaldı, ellerini teslim oluyor gibi kaldırdı. "Yanlış bir şey mi söyledim?" dedi af dilenen bir çocuk gibi. Karmakarışık saçlarım yüzümün iki yanından ona doğru sarkıyordu. Göz kırpmadığım için gözlerim kurumuştu. Gerçekten onun boğazını kesmek istiyordum.
Sinirlendiğimin farkına varınca dudaklarındaki hain gülümseme yavaş yavaş bozuldu. Kaşlarını çatacak gibiydi, eğlencesi bitmişti. Boğazına dayanan bir hançer olduğunu hiç umursamadan karnından güç aldı ve oturdu. Burnunun ucu burnuma değdiğinde bile hançeri çekmedim.
Kucağında oturuyordum ama kucağında bir saatli bomba tuttuğunu bilmiyordu. "Ahlaksız sözlerin sadece sinirimi bozar."
Gözleri, yüzümün her yerinde geziniyordu. Onu kesmeyeyim diye hançeri bastırmıyordum. "Sinirin bozulunca silahlarına mı sarılırsın?"
"Genellikle onları kullanırım."
"Niye kullanmıyorsun o zaman?" dedi hafif bir imayla. Gözlerim hançere kaydı. Bastırmıyorum sanıyordum ama onu kesecektim. Hafifçe geri çektim. "Bana sarılıp sıcacık bir uyku çektiğini yüzüne vurmam seni rahatsız ettiyse durma kes boğazımı Jane. Bu beni öldürmez."
"Yüzüme vurup duracaksın." Bir kurt adamın beni ısıttığının bilinmesini istemiyordum. "Senin yüzünden o iksiri almadım."
"Yüzüne vurup durmayacaktım ama bunu yapmam için cezbediyorsun." Gözleri aşağı kaydı. Pantolonuma bakıyordu. Tekrar bana odaklandı. "Yüzüne ancak yalnızken vururum. Sana yardım ettiğimin bilinmesini ben de istemiyorum ve bu bir yardım değildi, iksiri zaten benim yüzümden almadığını söylüyorsun. Hatamı telafi ediyorum. Dün sana susacağım diye söz vermedim mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasyKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...