Geri çekildi. İki adım değil, on adım kadar geri gitti. Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum, bunu yapacağının ihtimali aklımdan geçmiyordu. Dönüşecek miydi? Demin bir kurtla tanışmıştım zaten.
Sadece iki göz kırpması... işte bu kadar hızlıydı.
Vincent'ın bakışları kıpkırmızı parlarken karşımda birden devasa bir kurt buldum. Kemiklerinin kırıldığını bile görmedim sanki bir şey gökten onu indirmişti. Deminki kurdun aksine, takip edemeyeceğim bir hızla dönüşmüştü.
Daha önce şaşkınlıkla yerime mıhlandığımı ve nefesimi tuttuğumu hatırlamıyordum, bir ilkti.
Vincent, pençelerini yere değdirdiği an doğruldu. Hayretle geriye doğru bir adım attım ama geri gittiğimi fark bile etmedim. Demin bir kurt görmüştüm. Sadece birkaç dakika önce gördüğümü unutamazdım lakin ikisini kıyaslayabilecek bir şey bile bulamıyordum.
Ama ağzımı açık bıraktıran şey kesinlikle bunlar değildi. Deminki kurt dört ayak üstünde benimle göz göze kalıyordu. Ama o, uzakta olsa bile kafamı kaldırmamı gerektirecek kadar uzundu.
Göz bile kırpmadan ona bakıyordum. Saçlarıyla aynı tondaki siyah tüyleri, gecenin karanlığında onu göremeyeceğim bir kamufle sağlayacaktı ve görebileceğim tek şey parlak kırmızı gözler olacaktı. Ne kadar hızlıydı bilmiyordum ve aşağı bir anlık bakışımla pençeleriyle sıradan bir insanı ikiye bölebileceklerini görmüştüm. Heybetli vücudu, daha önce görmediğim haliyle karşılaşmak istemeden geri gitmeme sebep olmuştu çünkü zihnim savunmaya geçmişti.
Dilim tutuldu.
Tanıştığımızdan beri boş yorum yapma, beni tanımıyorsun, daha önce bir kurtla karşılaşmadın ve benimle hiç karşılaşmadın deyip duruyordu. Şimdi gizem çözülmüştü. Koridorda dönüşen o koca kurt adamı pençesiyle ikiye yarabilirdi. Bana Nash ailesinin tepede olmasının bir sebebi var demişti... o sebep karşımda duruyordu.
Mia kulağımda konuştu. "Jane?" Kaptan demedi, ben de ağzımı açabilecek bir durumda değildim.
Vincent bana bir adım attığında elim otomatikman hançere gitti ama çıkarmadım, öylece bekledim. Kaçma demekle kalmamıştı, üzerime çık da demişti. Bu Vincent'tı. Ama nedense aklım buna inanmayı reddediyordu.
Bacaklarının üzerine eğilmesi yetmemiş gibi bir de başını eğdi. Sıcacık nefesini yüzüme üflediğinde kendime geldim. Gözlerim usulca tüylü suratında dolaşırken kan kaybından ölebileceğim gerçeği geçen hafta gördüğüm bir rüyaya dönüştü.
"Vincent?" dedim, böylece Mia yaşadığımı anladı.
Yüzüme hırlayınca bir adım geri gittim. Doğru söylemişti. Tek lokmada beni yutardı.
Kıpkırmızı gözleri elimdeki bombaya kaydı. Aklı başındaydı ve o hırlama uyarıcı bir nitelik taşıyordu. Hadi der gibi.
Yutkundum, saati ayarladım ve tüm gücümle evin içine fırlattım. Vincent dişlerini göstererek hırladığında yine gözüm oraya takıldı ama bu kez patlamamak için acele etmem gerekti. Eğildi, dizlerini kırdı ve kulaklarını geriye yatırdı.
"Bunu yaptığıma..." diye söze başladım ama kalanını getiremeden gözlerimi sımsıkı kapatıp silkindim. İç çamaşırıma kadar kandım ve dilim kurumuştu.
Üzerine güçbela çıktım, tüylerini sımsıkı tutup bacaklarımı bastırdım. Ayağa kalktığında dengemi kaybedecek gibi oldum. Normalde üzerinde rahatça durabilirdim ama şimdi bacaklarımı sıkacak gücü pek bulamıyordum.
Ona göğsümü yasladım, kollarımı doladım. Koşmaya başladı. Vincent daha ormanın içine giremeden patlama sesi kulaklarıma doldu. Başımı kaldırıp bakamadım, sadece ona tutunmaya çalışıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasyKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...