Claire'in duvarı nasıl onaracağımı anlatmasının üzerinden iki gün, konseyle konuşmamın üzerinden yedi gün geçmişti. Çatlak orada kalmayı sürdürecekti ama sadece görüntü olarak. Maya veya Rose duvarın bizim tarafımızdaki kısımdan büyüyü başlatacaktı ama ben diğer taraftan bu kadim büyüyü tetiklemediğim müddetçe bir boka yaramayacaktı. Yapmam gereken şey çatlağın hemen altına oturup elimdeki enteresan küreyi toprağa gömmekti. Claire, küreyi canım pahasına korumam gerektiğini bana yaklaşık bir milyon kez söylemişti.
Koruyordum. Baş ucumda duruyordu.
Ve bakıp durduğumda kürenin içinde değişik kırmızılıkları görüyordum. Ona bunun ne olduğunu sorduğumda bana hiçbir fikri olmadığına dair yemin etmişti. Benim atalarım vardı, onun da ataları vardı ve benzer miraslar peşimizdeydi. Küre, asırlar önce olur da bir gün duvarın büyüsü zayıflarsa diye büyücülerin eline bırakılmıştı ve korunması talep edilmişti. Eh, Claire şu ana kadar bunu çok iyi başarmıştı çünkü varlığından kesinlikle haberim yoktu.
İçindeki Hamyam mıydı?
Uçuşup duran bir kızıllıktı ve bana hançerimi hatırlatıyordu.
Duvarın büyüsü bakiydi, kolay kolay kırılamazdı. Hatta belki de hiç kırılamazdı ama bir şekilde zayıflayabilmişti. Duvarı koruyanlar ileriyi görmüş, büyünün zayıflayacağını tahmin etmişti. Küre için adını bilmediğim o ruhlara teşekkür ettim.
Daha da önemlisi, çıkışım planlanmıştı.
Claire, Maya veya Rose büyüyü kilitlese bile kürenin toprağın içinde patlamasının ardından bir saat boyunca çatlağın açık olacağından bahsetmişti. Tam emin değildi ama bunu umuyordu. Çatlak geçişe izin vermezse duvara tırmanmam gerektiğini de dip not olarak geçmişti. Bunu nasıl yapardım bilmiyordum, o duvarın uzunluğuna sahip hiçbir yerden atlamamıştım. Umduğum çatlağın açık kalmasıydı. En kötü plan ekipmanla tırmanmak, yüksekten atlamak ve Vincent'ın yere çakılmadan önce beni yakalamasıydı.
Vincent ve diğerleri -hatta Bruce bile- planı dinlerken delirmiş, mümkün olmadığını söylemişti. Çünkü duvarın öteki tarafı da bizimki gibi kurak ve kişiyi açıkta bırakacak bir alandı. Ama uzun uzun beklememi gerektirecek bir şey yoktu, ancak çevreye göz atmak istediğimi söylediğimde beni bundan vazgeçirmişlerdi. Küreyi koyacak ve çıkıp dönecek, o mutasyona uğrayanları da oraya tıkıp bu tarafa geçmelerini imkansız kılacaktım.
Duvarın çevresinde açılan her çatlağa o kürenin etki edeceğini umuyorduk. Etmezse diğer çatlakları bu kez kale arayacaktı.
Kapının önünden Roadster'ın sesini duyunca koltukta başımı kaldırdım ve Jenn'e baktım. "Vincent ormanda olmalıydı?"
Jenn çikolatasını yerken hiç umursamadı. "Kız arkadaşı olan sensin, ben değilim. Benimki hala ormanda, at gibi koşturuyor."
Kalkıp kapıya gittiğim sırada o çoktan diğer tarafta beklemeye başlamıştı. Aramızdaki engeli tokmağı tutup çektim ve yüz yüze geldim. Vincent yüzünde hem nefret ettiğim hem de seveceğim bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
Hızlıca süzüldüm. "Harika, giyinik ve hazırsın." Ne için? "Haydi, gidiyoruz."
"Efendim?"
Beni hiç umursamadı ve omzumdan yakalayıp arkasına çekti. Bu sırada çantamı aldı, üzerime askılıktan mont fırlattı. "Sarışın," dedi bunları yaparken. "Jane'i bir günlüğüne kaçırıyorum. Arama, sorma, merak etme çünkü sen tam bir sapıksın ve rahat bırakmıyorsun."
"Arayacağım." Mutfaktan çıktı. "Nereye gidiyorsunuz? Ve neden gidiyorsunuz? Bana bak, duvara şimdi uğrayayım ve şu aptalları bir daha ölüme sürüklemeyeyim diye haince bir plan yapmaya başladıysan Nash..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FantasíaKurtlar, şekil değiştirenler, büyücüler ve gölgeler... Anlaşmazlıklar sebebiyle hepsi ayrı yaşarken konseyin yaptığı bir açıklamayla hepsinin hayatı değişecektir artık. Birlikte yaşamayı ve anlaşmayı öğrenecektir bu ırklar. Konseyin gücünü reddede...