Kim Olursan Ol

3.4K 257 65
                                    

Canlar selamlar,

Müziği sizlerle paylaşmak istedim aslında ama yalnızca İnstagramda bir dakikalık bir video var, onu da buraya atamıyorum maalesef. Bir de Youtube'de farklı bir versiyonu var ama ona bayılmadım. Yine de dinlemek isteyenler olursa;

Adem Tosunoğlu - Stranger(R) adıyla yüklenmiş videoyu dinleyebilirler. (Aynı isimle İnstagramda da mevcut)



Sol eli cebindeydi. Sağ eliyle sigarasını dudaklarından aldı. Arkası dönüktü ama üflediği dumanı görebiliyordum. Arkasına bakmadı. Yolda karşıya geçmeden önce soluna ve sağına baktı. Sonra geçti ve yavaş yavaş gözden kayboldu. Kapıyı kapamak için onun gözden tam olarak yitmesini bekledim.

Kapıyı kapadığımda yaslanıp eve bir baktım. Sonra hızla kapıyı tekrar açıp kendimi dışarı attım. Ev, bende anlatılması güç bir klostrofobiyi tetikliyor gibiydi. Derin derin nefes almaya çalıştım. Elim göğsümdeydi. Ani bir atağa yakalanmış gibi terliyor, hafif hafif sarsılıyordum.

Kapının eşiğine çöktüm ve uzun birkaç dakika boyunca nefeslerimi yoluna koymaya çalıştım. Neden olmadığını bildiğim kriz hafif uzaklaşır gibi olduğunda aklıma tekrar o geldi. Sanki gözümün önündeydi. Sanki caddeyi tekrar tekrar yürüyordu. Karşıya geçiyor, arkasına bakmadan yitip gidiyordu. Sanki izliyordum.

İçim yeniden sıkışmaya başladı. Derin birkaç nefes aldım. Etrafa bakarak ilgimi dağıtabilecek bir şey aradım. Bahçeye kurulmuş olan çardağa, yürüyüş yoluna, biraz uzaktaki annemin çiçek bahçesine baktım. Kıymetli çiçeklerini bırakıp o kadar uzağa gitmek istememişti. Ben de onlardan bir tanesiydim. Yaşıma başıma bakmadan defalarca "Yemek ye, kendini aç bırakma, zorlanırsan hemen söyle, birini bulurum ben yardım etmesi için" deyip durmuştu. Zaten Gülendam da sürekli gelip duracaktı, yemek yapar, evi temizlerdi ama olsundu, ben yine de haber verecektim.

Annemi anımsayınca gözlerim özlemle doldu. Bir an için yanımda olmasını hayattaki her şeyden daha fazla istedim. Olsa o çözebilirdi sanki. Derdim, hüznüm her neyse o tutar alırdı, üstesinden gelirdi gibi hissettim.

Birkaç saniye içerisinde düşüncelerimin saçmalığını fark ettim. Sanki anlatabilirdim de... Annem duygulara ne kadar önem veriyorsa mantığa üç katını verirdi. Onun için doğrular-yanlışlar, siyah-beyaz, iyi-kötü netti. Farklısı yoktu, bahanesi yoktu. Ben ona Ressam'ı nasıl anlatabilirdim ki? Gıyabında bahsederken kullanabileceğim bir isim bile yoktu ve ben ona aşıktım. Bunu anneme ya da herhangi birine nasıl anlatabilirdim? On üç yaşında olabilirdi, on beşte belki, on yedide çok zor. Ya şimdi? İmkansızdı.

Düşüncelerimde korku, yerini kabullenmişliğe bıraktığında yavaş yavaş nefesim de düzene girdi. Oturduğum yerden kalkamadan uzunca bir süre çiçeklere baktım. Babam anneme cins çiçekler alalım diye ısrar etmiş, kabul ettirememişti. Annem sıradan çiçekler yetiştirmek istemişti. Sıradan çiçeklerin en güzelini o yetiştirecekti çünkü.

Annemin öngörüsü beni güldürdü. En güzeli olmayabilirdim ama sıradan bir çiçek yetiştirdiği kesindi.

Nihayet bacaklarımın üstünde durabilecek gibi hissettiğimde yerimden kalktım, içeri girdim ve kapıyı arkamdan kapadım.

Yavaş adımlarla merdivenleri tırmanıp odama çıktım. Yatağın "o"na , kokusuna en uzak olan köşesine kıvrıldım ve uyuyakaldım.

*

Uyandığımda hava neredeyse kararmak üzereydi. Panikledim. Sanki bir yere, bir şeye geç kalmıştım. Yapmam gereken bir şey vardı. Neydi? Alarm çalmamıştı. Neden çalmamıştı? Ne yapacaktım?

Bomonti İle Van GoghHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin