Uçağın tekerlekleri yere değdiğinde kalbimin de aynı anda net, tek bir vuruşla attığını duydum. Gözlerimi sıkıca kapadım ve "Allah'ım" diye mırıldandım, "nihayet kavuşacağız. Sır olmadan, gizem olmadan... Bize yardım et!" Gözlerimi açtım ve derin bir soluk verip inmek için koridordan ilerleyen diğer yolculara katıldım.
*
Anahtarı çantanın derinliklerinde -aramadığım her şeyi bulduktan sonra- nihayet buldum ve kapıyı açıp valizi içeriye taşıdım. Yukarı çıkarmakla zaman kaybetmedim. Daha sonra halletmek için zamanım olurdu. Tabii uçak zamanında gelmiş olsa bütün bu yorgunlukla işe gidip valiz düşünmek zorunda kalmazdım ama neyse, vardır bunda da bir hayır diye düşünerek hemen üst kata koşup üzerimdekileri çıkardım. Hızlıca bir duş alıp, üzerime bir elbise geçirdim ve ıslak saçlarımı ortadan ayırıp ensemde topuz yaptım. Çok hızlı bir makyajın ardından hemen bir kolye, bir küpe geçirip, ayakkabıları da elime aldım ve aşağı koştum. Kapıdan çıkmadan evvel ayakkabıları ayağıma geçirdim ve annemlerin evde olmamasının verdiği rahatlıkla masanın üzerine koyduğum resme gülümseyerek bakıp içim içime sığmayarak kendimi dışarıya attım.
*
"Günaydın."
"Günaydın."
"Hoş geldiniz Selin Hanım"
"Hoş buldum, günaydın."
"Hoş geldiniz, nasıldı tatil?"
"Hoş buldum, tatilin kötüsü olur mu ya? Kısaydı!"
Her zamanki rutinle insanlarla konuşup gülüşerek odama geçtim. Melike her zamanki gibi benden erken gelmişti.
"Oo, sabah güneşim gelmiş."
"Akşam olunca ne oluyor?"
"Sidikliye vuruyor" dedi.
Ben "Iykk Melike" derken gülerek birbirimize sarıldık.
"Nasıl geçti tatil?"
"Güzeldi de hemen bitti ya, iki gün gibiydi."
Hiç vakit kaybetmeden hemen konuya daldı.
"Selin, şu magazindeki Gülce senin Gülce'ydi değil mi?"
Hemen güldüm. "Aynen."
"Ee, var mı haberlerin aslı?"
Meraklı meraklı açılmış gözlerine bakarak güldüm. "Valla orasını ben de bilmiyorum şu an."
"Nasıl?"
"Yani ortada net bir şey yok. Beklemedeyiz."
Bir an durdu. Sonra yüzüne Emrevari bir gülümseme yerleşti ve ben bunun arkasından bir pislik geleceğini anladım.
"Tezimi hatırlıyorsun, değil mi?"
"Hangisini?"
"Hani şu Arda Turan'lı olanı!"
Anlamamış gibi "Ee?" dedim.
"Gülce diyorum, Can diyorum. Futbol diyorum. Arda diyorum. Futbolcu diyorum. Kanka ayağı diyorum. Bakmışsın şut ve gol diyorum. Var mı bizim sahada bir hareketlenme diyorum. Boş atıp dolu mu tuttum diyorum. Kariyerime falcılıkla mı devam etsem diyorum."
Arkasından Mustafa'nın yaklaştığını fark etmediği için heyecanla konuşmaya devam etmişti, ben de her cümlesini gülerek karşılamıştım.
Bozuntuya vermeden "Ee, ben yokken nasıldı işler? Mustafa'yla idare edebildiniz mi? Zorluk çıkardı mı sana?" dedim.
"Mustafa bildiğin Mustafa" dedi cevaben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bomonti İle Van Gogh
Romance"Gitme" demek istedim. "Gitme beni bırakma. Ben senden önce nasıl yaşadığımı hiç hatırlamıyorum bile, devam edemem ki..." Ama bunu diyebileceğim bir adam yoktu karşımda. Olduğunu sandığım her kimlik, bildiğimi sandığım her detay yalandı. Sevgisi de...