Merhaba canlar,
Biliyorum, çok geciktirdim. Öncelikle özür dilerim. Sağlık sebepleri ile gecikti ama yine de söz verdiğim vakitte paylaşabilmeyi dilerdim. Ama telafi için aslında iki ayrı bölüm yayımlayacakken bir bölüm halinde atıyorum. :) Yaklaşık yirmi sayfa var önünüzde, dilerim seversiniz. Sevmezseniz de, artık iyi biliyorsunuz ki, adil olan ve sınırlarını aşmayan her yoruma sonuna kadar açığım. :)
Not: Parçanın zerre alakası yok, J'in sevdiğim çalışmalarındandır, içimden bu geçti, paylaştım, bilginize... :)
Hepinize keyifli okumalar, sevgiler...
*
Sabah, gelen mesajla titreyen telefonumu elime aldım ve gözlerimi aralamakta bile güçlük çekerek gelen mesajı okudum. Basitti, sadeydi ve hissettirdiği acımasız gerçeklikle, sahip olmak isteyip de olamadıklarımın ne kadar basit olduğunu gösteren acımasız yüzüyle beni dakikalarca ağlattı.
*Günaydın.*
Nihayet kendime gelebildiğimde yanıtladım.
*Günaydın.*
*
*Bana çok sevdiğin bir film söyler misin? Hatta seri varsa daha süper olur.*
Bana ulaşmaya çalışma biçimi ne kadar tatlıysa içimi sıkma, sıkıştırma, beni boğma oranı o kadar yüksekti. Yan yana iken, alakasız şeylerden konuşarak geçirdiğimiz vakit çok iyiydi ama uzaklaşınca, onu sevmediğimi, özlemediğimi, ona ihtiyacım olmadığını, bir daha yazmasa bir kere bile aklıma gelmeyeceğini bilerek ona cevap vermek zorunda olmak, beni bunaltıyordu. Ama ona bir söz vermiş değildim. Ya da en azından umutlanmasını engelleyecek ve arkadaş olmak istediğimi söyleyebilecek bir mesafedeydim.
*Fantastik sever misin?* diye sordum.
*Önerilere açığım.* yazdı cevaben. Gülücükle bitirmişti mesajını.
Marvel filmlerini izlemesi gereken sırayla yazdım. On dört filmden oluşan listeyi atınca şaşkın bir emoji gönderdi.
*Eğer bir planın yoksa ve tekrar izlemek de seni sıkmayacaksa, birlikte izleyelim mi?*
Hayır, bir planım yoktu ama samimiyete açık bir ortamda, baş başa kalmak istemiyordum.
Birkaç defadır olduğu gibi tereddüdümü hissetmişçesine mesaj daha attı.
*Bildiğim bir yer var, sinema gibi ama kişilere özel, kiralıyorsun istediğin kadar, gidip izliyorsun ne istersen. Büyük ekranda. İstersen bizimkileri falan da çağırırız hatta.*
Bana yakınlaşmaya çalışmadığını, akışına bıraktığını gösteren bir mesajdı. Kafamda dönen tilkiler, yakınlaşmaya çalışırsa daha da iyi, baştan sınırı koyma şansın olur diye dürttüler beni.
*Anlaştık, nerede?*
*Ben alırım seni.*
*Ben gelirim, sen yeri söyle yeter.*
*Sen beni al o zaman.*
Dayanamayıp güldüm.
*Niye yalnız gidemiyoruz?*
*Konuşmayı seviyorum.* diyerek gülmüştü.
*İyi, hazırlan, ben seni alayım, konum atmayı unutma* dedim.
İstanbul trafiğinde çılgın bir yolculuğu göze aldığıma göre gerçekten delirmiş olmalıydım.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bomonti İle Van Gogh
Romance"Gitme" demek istedim. "Gitme beni bırakma. Ben senden önce nasıl yaşadığımı hiç hatırlamıyorum bile, devam edemem ki..." Ama bunu diyebileceğim bir adam yoktu karşımda. Olduğunu sandığım her kimlik, bildiğimi sandığım her detay yalandı. Sevgisi de...