Ben, Sana Aşığım.

4K 326 85
                                    

Uzatmayacağım, savunmayacağım da kendimi :)

Kısacık bir şey diyeceğim sadece. Ben sık sık okur için yazardım. İstediklerini okumaları için değil de, benim istediklerimi onların istedikleri şekilde okusunlar diye. Bu defa dizginlemedim ama kendimi, tutmadım hiç. Her şey tam olarak benim için oldu, bakalım sevecek misiniz? Az olun, öz olun, benimle olun. :) Yeni bölüme başladım bile, birlikte devam edelim, olur mu? :)

Sevgiler.


*


Ayna karşısında geçirilmiş zamanlar içerisinde en uzun ve en ürkütücü olanıydı.

Van Gogh'un yanından ayrılışımın ardından eve gitmiş, duş almış ve saate bakıp uyusam dahi bir saat içerisinde uyanmam gerektiğini görünce saçlarımı yapmaya başlamıştım. Normal şartlarda çok uykusuz olduğum zamanlarda hızlı bir topuzla idare ederdim. Ya da düz saçlarımı gevşek bir örgüyle biçimlendirir, yalnızca makyajı daha özenli yapardım. Ama aynadan bana bakan kadın uykusuz, yorgun, bitkin değildi ve olumsuz hiçbir iz taşımıyordu. Kadının gözlerinde bakarken beni dahi hayrete düşüren bir parıltı görüyordum. Heyecanlıydı, şaşkındı, yolunu kaybetmişti. Ve kaybolmaktan deliler gibi keyif almıştı...

*

"Bir şey istiyor musun?"

"Hı?"

Melike yüzüme dalgayla bakıp "Hey, dünyadan Selin'e, mutfağa gidiyorum, bir şey istiyor musun?"

Gülümsedim. "Dünya barışı."

Gözlerini devirse de gülerek gitti. Ben de ayağa kalkıp pahalı plazanın sunabildiği yegane farklılık(!) olan şehri izleyebilme lüksü için cam kenarına gittim. Cam, tavandan yere kadar uzanıyordu ve kirasının, eş değerlerinin beş katı olmasını sağlayan iş merkezi, manzara vaadini de şehre hakimiyet kurarak karşılıyordu.

Dibine kadar ilerleyip daha evvel yapmadığım bir şey yaparak elimi cama yasladım. Bu kadardı işte, bu kadar yakındı. O'nunla mesafemiz bundan ibaretti. Bakışlarımı elimden uzaklarda görünen denizin ortasında bir yerde aheste aheste ilerlemekte gibi görünen bir yük gemisine çevirdim. Aynı zamanda da o kadar uzaktı.

Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. İlişkilerimde böylesine sorgulamak, böylesine büyük çelişkilere düşmek, manik-depresif gibi bir an mutluluğun bir an hüznün dibine vurmak beni tanımlayan tutumlardan ya da hislerden biri kesinlikle değildi. Ama sorgulamaktan, düşünmekten, bir şeyleri ille de doğru-yanlış diye kategorize etmeye çalışmaktan kendimi alamıyordum.

Ressam bu yaşıma kadar reddettiğim her ne var ise tamamını sorgulamama sebep oluyordu. "Midelerdeki kelebekler"i her işittiğimde insanları tırtıl yutmakla suçlayıp gülen ben değil miydim? Ve madem bendim, neden bu anıları düşündükçe kendimi cahil cesaretim yüzünden utanmam gerekiyormuş gibi hissediyordum?

Melike'nin topuk seslerini duyunca irkildim.

Saçmalıyor, abartıyordum. Uzun süren yalnızlıktan sonra karşımda zeki, yakışıklı ve sıradışı bir adam bulmanın verdiği heyecanı büyütüyordum ve neredeyse adına aşk demeye meyledecektim.

Melike bardağını masasına bırakınca "Ee, hani dünya barışı?" dedim.

"Güzellik yarışmasında" dedi.

Kıkırdadım.

*

"Selin?"

"Efendim?"

Bomonti İle Van GoghHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin