Sürtüğe Veda

3.4K 205 102
                                    



Her hikâyenin olduğu gibi bu hikâyenin de bir bitiş cümlesine ihtiyacı vardı. Bir sona, tamamlanmaya...

Kapıya yaslanan adam, nokta koymak için, bu son kelimeyi de ekledi.

"Son."

Bir ünlem yoktu kelimede. Az önce anlattıklarıyla herkesi öldürmüş birinin herhangi bir coşkuya ihtiyacı yoktu.

Kadın, bir saniye için gözlerini karşısındaki koltukta oturan ve stresi profesyonel olmayan gözler tarafından dahi fark edilebilecek kadar belirgin olan adama çevirdi. Ona hafifçe gülümsedi. Sonra kapıya yaslanmış olan diğer adama döndü.

"Demek senaryon bu..." Başını hafifçe salladı. "Hakkını vermeliyim gerçekten ama bir şeyi merak ettim."

"Selin'i nasıl bu kadar iyi tanıyorum?"

Kadın gülümsedi. "Zekâma hakaret ediyorsun."

Kapıya yaslanmış olan adam da doğruldu ve gülümsedi. Birkaç adım ancak tutan odanın içerisinde ufak adımlarla yürümeye başladı. Yan koltukta oturan adam sinirle sıktığı dişlerinden dışarıya nefes üfledi ama odadaki diğer iki kişi onunla ilgilenmedi.

"Bunu kesinlikle istemem. Haddim de değil üstelik. Pekâlâ, soru neydi?"

"Neden Selin?"

Ayaktaki adam bir an için duraksadı ama sonra yürümeye devam etti.

"Gerçekten tek merak ettiğin bu mu?"

Kadın yine gülümsedi. Sağ bacağını aşağı indirip sakince sol olanı üste attı ve olağan bir toplantı sırasında gayet basit bir soru soruyormuş gibi omuzlarını havaya kaldırdı.

Gezinen adam bu defa durup duvara yaslandı. Tüm bu anlara şahitlik eden rahatsız edinci üçüncü şahıs dışında her şey istediği gibiydi. Hayal ettiği gibi, planladığı gibi...

"Uzun süredir seninleyim. Ne kadar oldu? Bir yıl mı? İki mi? Saymadım. Çünkü sayınca sonu gelecekmiş gibi oluyordu. Evet, aklına bunu not ettin, değil mi?" Gülümsedi. "Evet, sen bana içini döken olmasan da ben de seni tanıdım. Üstelik senin izin verdiğinden daha iyi tanıdım. Çünkü seninle olmak yetmemeye başlamıştı. Haftada bir ya da iki, bir odada görmek, karşılıklı sandalyelerde oturmak, seni dinlemek, sana anlatmak rahatlatıcıydı evet ama yetmiyordu. Sen uzaklaştığın anda da kendimi intihar mektubu yazarken buluyordum zaten. Ama sen tatilden geldiğinde bu değişti. Uzaklaşmaya değil de gitmeye niyetlenebileceğini, bu motivasyonu bulduğunu anlayınca..."

Duraksadı. Bir nefes verdi ve devam etti.

"Sanırım senin birileri için "gerçek" olabileceğini o an fark ettim. Bir dayanaktan, destekten, sürekli "sen nasılsın" diyen ama "ya sen?" sorusuna asla cevap vermeyen birinden daha fazlası olduğunu o an anladım. Birileri ile konuşuyordun, gerçekten konuşuyordun ama. Yalnızca-" Bu noktada durdu ve bir elini kaldırarak işaret ve orta orta parmağını evrensel bir sembol haline gelen tırnak işaretini yapar gibi büktü. "görünenin altındaki özü anlamaya çalışmıyordun. İki gerçek insan iletişimi, anlıyor musun?"

Kadın öne eğildi. "Elbette."

"İşte o noktada" dedi adam, kıpırdanan diğer adama küçümseyen bir bakış atarak, "düşünmek yetmemeye başladı. Ve eyleme geçtim." Kadına dönerek gülümsedi. "Her ana, senin izini katmanın ilk yolu seni tanımaktan geçiyordu. Kimsin, nesin, necisin? Aslında nasıl birisin? Burada gördüğüm kırılgan, zarif, hanımefendi duruşundan fazlasını bilmek istedim. Kiminlesin, ne giyersin, ne seversin, nasıl insanlarla arkadaşlık edersin, ne seni güldürür, ne üzer, ne değiştirir, ne kızdırır, ne bıktırır, ne pes ettirir? Binlerce sorum vardı. Bulmak sadece başlangıçtı ama başlangıç varlıktı zaten. Ben de eskiye geri döndüm."

Bomonti İle Van GoghHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin