Bölüm epeydir hazırdı, yani aylar bile demeyeyim, belki yıl oldu yazılalı. Ama araya öyle çok şey girdi, zaman öyle uzadı ki, devamını yazabileceğimden şüphe etmeye başladım. Yazardım da, eskisi gibi olur muydu? Ben yine istediğim yazıları yazabilir miydim? Bilemedim, bilemediğim için de korktum ve yayınlamadım. Ama asla kopmadım. Onları bir sona ulaştırmamayı ya da bu sonu sizden esirgemeyi asla düşünmedim. Diğer bölüm de hazır ve haftaya bugün gelecek. Olur da büyük aksilikler çıkmazsa bu süreçte ben de yenisini hazırlayacağım. Bir yerden başlamam, cesaretimi toplamam lazımdı. Geri dönmek öyle hazırlanarak olmayacaktı. Gözümü karartmalıydım, kararttım, beni yalnız bırakmayın olur mu?
Sevgilerimle...
***
Üç kişi, bir masada oturmuştu. Hiçbiri tabaklarında yarım kalan, dumanı tütmeyi bırakmış yemeklerle ya da yanında duran içkilerle ve mezelerle ilgilenmiyor gibiydi. Sessizliğin uzadığı ve kimsenin bir şey söyleyerek o ince buzu kıramadığı anlardan bir tanesiydi.
Bir dakika –belki de daha uzun süre- sonra nihayet sessizlik Emre tarafından bozuldu.
"Gülce üzüldüğünü biliyorum, bütün bu olayın faturasını kendine kestiğini de biliyorum ama şu anlattıklarına bir baksana. Adam normal olmamak bir yana gerçekten kırılmış. Onu düzeltip eski haline getirebilmenin bir yolu yokmuş zaten. Yani evet, bir psikiyatrsın, düzeltmen gerektiğini düşünüyorsun bıdı bıdı. Ama sırf şu anlattıklarına bakarak ne kadar ucuz kurtulduğunu düşününce... Üzgünüm ama ben onun için üzülemiyorum."
Gülce, nihayet başını kaldırdığında yaşlarla ıslanmış gözleri donuktu. Cevap vermeden önce birkaç saniye ne diyeceğini bilemezmişçesine dudaklarını ısırdı.
"Baktığın taraftan haklı olduğunu biliyorum. Ama onun geçmişi, yaşadıkları, psikolojisini düzeltmeye çalışmak yerine onun bu bozuk halinden yararlanan ve bu durumdan hiç yara almadan kurtulan kurumlar. Onu bir insan olarak değil de işlerini yapan bir maşa olarak gören, onu kendine bir halk kahramanı gibi gösteren ama bir kez olsun ölümüyle ilgili kendi vicdanını sorgulamayacak onlarca insan var. Bütün bu olanlar, sence hepsi Batu'nun suçu muydu?"
"Belki hayır" dedi Emre. "Ama her birimiz sürüklendiğimiz yollarda olmayı seçtiğimiz kişiyiz. Koşullar adil olmayabilir ama seçimleri her zaman biz yaparız."
"Ve o adil olmayan koşullarda, onun ayakkabılarını giymeden, onun tarafında neler olduğunu bilemezsin. Niye kendisi olmayı seçtiğini bilemezsin."
"Bir şey biliyorum Gülce. Arkadaşım canlı olduğu ve kendisini öldürmesine ramak kalan insanı savunacak kadar saf bir şekilde de olsa yanımda olabildiği için mutluyum. Geri kalanını siz deli doktorları çözsün."
Eskiden olsa gülerlerdi. Ama her biri susup kadehinden bir yudum aldılar. Üç haftadır susan Gülce'nin konuşması ve anlatması onları gafil avlamıştı.
Emre, bardağından sabırsız bir yudum aldıktan sonra sordu. Konuşmak, her şeyi bilmek ve bu konuyu herkesin hafızasından sonsuza kadar silmek istiyor gibiydi.
"Selin'le ilgili tüm bu detayları bildiğine inanamıyorum. Nereden öğrenmiş?"
Selin, sanki konu kendisi hakkında değilmişçesine hiç soru sormamıştı Gülce'nin anlatımı boyunca. Kocaman olmuş gözlerini Gülce'ye dikmiş, kollarıyla bedenini sarmış ve dinlemişti. Hali Gülce'yi korkutuyor gibiydi. Durup durup koluna dokunuyordu Selin'in.
"Bu kısmı beni çok şaşırtmıyor aslında. Sosyal medya denilen bir bataklık var. Birçok bilgiye oradan ulaşması kolay zaten... Ki geçmişini düşünecek olursak, neyi nerede arayacağını biliyor olmalı. Sosyal medya dışındaki kısma gelince, -Ressam demekten özenle kaçınmıştı ve Selin de ona kaçındığını fark ettiğini anlatan bir bakış atmıştı ama üstünde durmadılar- düzenli olarak buluşuyoruz. Herhangi birinde beni takip etmesi sizi görmesi için yeterli olmuştur. Ali yurt dışında, senin de bir kız arkadaş kadar yakın olamayacağını düşünmüş olmalı. En başta Selin'i seçme sebebinin bu olduğunu düşünüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bomonti İle Van Gogh
Romance"Gitme" demek istedim. "Gitme beni bırakma. Ben senden önce nasıl yaşadığımı hiç hatırlamıyorum bile, devam edemem ki..." Ama bunu diyebileceğim bir adam yoktu karşımda. Olduğunu sandığım her kimlik, bildiğimi sandığım her detay yalandı. Sevgisi de...