"Selin" Dedi!

2.2K 225 87
                                    

Elimde olmayan bir günlük gecikme için binlerce özür dostlar! Eve gelip bilgisayara kavuşur kavuşmaz yeni bölümü sizlerle paylaşıyorum. Dilerim seversiniz. :) Futbolcu severlere de müjde. Bu bölümden sonra bizimkileri daha sık göreceğiz.

Kocaman sevgiler...


*

Eğer bir zamanın gelmesini korkuyla bekliyorsanız, yıllar aylara, aylar haftalara, haftalar günlere, saatlere, dakikalara dönüyordu.

Tatilin gelmesinden öylesine çok korkuyordum ve bir yandan gelmesini da öyle çok istiyordum ki, arasında kaldığım iki duygu nedeniyle ne hissedeceğimi bir türlü kestiremiyordum.

Cuma sabahı, benim evimden el ele çıkmadan evvel, sonunda tamamlayıp bana verdiği fotoğrafımızın çizimine gülümseyerek bakmıştım. Aklımda, yarın akşamdan sonra uzun bir süre için ondan uzakta olacağımı, ona arabadayken söylemek vardı. Neden bu kadar ertelediğimi, korktuğumu, uzattığımı bilmiyordum ama kendimce hep bir bahane üretip bunu son ana kadar bekletmiştim.

"Film bitsin, sonra söyleyeceğim. Neyse yarın gördüğümde söylerim. İçkiler bitsin, sonra anlatırım. Neyse ya uyanıp kahvaltı sonrası anlatırım en güzeli" diye diye kendimi kandırmış ve yumurta gelip dayandığında nasıl söyleyeceğimi bilemeden öylece kalakalmıştım.

Ben düşünceli bir biçimde onun evine doğru sürerken sordu. "Ne düşünüyorsun Bomonti?"

"Hiç" dedim.

"Düşünüyorsun. Birkaç gündür. Kendi isteğinle söyle diye bekledim ama söyleyecek gibi değilsin. Kötü bir şey yok ya?"

Tam zamanıydı işte. Tam zamanı. Şimdi söylemem lazımdı.

"Yo, hayır, yok" dedim gülümseyerek.

İnanmamıştı ama zorlamadı. Binanın önüne geldiğimizde önce bana, beni her yönüyle görmek istermiş gibi baktı. Hemen ardından uzanıp yanağımdan ona özel mahrem öpücüklerden birini alıp indi. O binaya ilerlerken ben her zamankinden farklı olarak aniden gaza basıp uzaklaştım. Arkamdan baktığını ve soru işaretlerinin büyüdüğünü görebiliyordum ama beynim aşırı, aşırı doluydu.

*

İşe vardım. Melike'yle bir şeyler konuştum. Mailimi iki hafta olmayacağımı ve acil durumlarda kimlere ulaşmaları gerektiğini belirten bir formatta ayarladım, yemeğe gittim, son raporları verdim derken ben daha ne olduğunu anlayamadan işten çıkış saati geldi.

Kalbim hızlı hızlı çarpıyordu. İlk kez, bir iş günü sonsuza dek sürsün istemiştim. Ama korkunun ecele faydası yoktu. Daha fazla erteleyemezdim.

*

İş çıkışı bara gittiğimde beni gülümsediğinde kırışan tatlı maviş gözlerini kısarak karşıladı. Gülümsemek ister de cesaret edemez gibiydi.

"Bomonti" dedi boğuk sesiyle.

"Ressam!"

Bana uzunca baktıktan sonra aniden sordu. "Beni sevmekten vaz mı geçtin?"

"Ne? O nereden çıktı?"

Omzunu silkerken küçük kardeşini kıskandığı için incitmeye çalıştığını itiraf etmek istemeyen küçük bir çocuk gibiydi.

"Bir haftadan fazladır dalgınsın, benden uzaksın, konuşmalarımızdan kopuksun. Son birkaç gündür daha da kopuksun. Sıkıldın mı benden? Bizden?"

Ona bakarken içim eridi. Aniden kendimi göğsüne attım. "İlk günkünden kat kat fazla seviyorum. Katlanarak, büyüyerek, çoğalarak..."

"Peki neden uzaksın? Seni düşündüren ne?"

Bomonti İle Van GoghHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin