Bill önündeki kıza dikkatle baktı. "Beni bu taştan kurtarma nedenin ne?"dedi şüpheyle. Kız ifadesizce baktı sarı üçgene. Sonra birden arkasını dönüp yürümeye başladı. Bill şaşkın bir halde arkasından baktı. "Ne yani? Bir şey istemeyecek misin?" Kız bir an durdu ama yürümeye devam etti. Bill uçarak kızın önüne geçti. "Hey! Bu devirde bir insan karşılığı olmayan birşey yapar mı!?"kız gözleri kısık bir şekilde baktı. "İlla bir şey mi demem gerek?"dedi ipek gibi bir sesle. Bill ise ellerini birleştirdi. "Evet öyle."kız göz devirip yön değiştirdi ve yürümeye devam etti. Ama Bill bunu tahmin etmiş gibi kızı mavi gücün içine hapsetti. "Söyle, yoksa bırakmam. Ben birine can borcu olacak biri değilim." Derin bir nefes veren kız "tamam bırak beni."dedi. Bill bırakır bırakmaz kız eline ne ara aldığı bilinmez bir kitabı ona uzattı. "O zaman isteğim şu; bu kitabı okuyup, yaşayacaksın." Bill kitabı alıp kapağına baktı. Gözleri şaşkınlıkla açılırken kıza baktı ama kız yoktu...Bill tekrar kitaba baktı. Belli bir sayfası olmayan bu kitabın üstünde koskocaman 'YAOI' yazıyordu. Bill gözlerini kısıp ilk sayfayi açtı.
Iki erkek düşmandı. Hem de ezeli bir düşman. Ama ya bunlar gerçekten düşman değiller ise?...
Bill gözlerini kaldırdı ve lanet olası... oku ve yaşa,hah! Diye içinden geçirdi. Sonra gözü belirli bir noktaya kaydı. Bu yol esrarengiz kasabanın biricik (!) Gizemli kulübesine gidiyordu. Kendini ışınladı ve bir cam ağacın dallarının arasında kulübeyi izlemeye koyuldu. Gözlerini kısıp içeri taradı. Yaşlı iki kişi dışında kimse yoktu. "Ikizler gitmiş..."dedi düşünceli bir şekilde. "Buz, soru işareti... onlar da yok."kasaba çok sessiz ve sıkıcı geldi bill'in gözüne. Elindeki kitaba baktı. Kim? Diye düşündü. "Kim olacak?"farkında olmadan söylemişti. Sanki seçeceği biri varmış da yokmuş gibi..
Aklına gelen şeyle gözü açıldı. Buraya onun için geldim! Diye düşündü inanılmazlıkla. "Buraya çam ağacı için geldim! Ah, Lanet olsun!"Bill ağaçta debelenirken kitap yere düştü ve karşı daldan bir sincap ona baktı. Bill durdu ve iç çekti. Gözü sincaba takıldı. *problem ne?* dedi sincap merakla. Burnu öndeydi ve kuyruğu titriyordu. Bill gözünü kıstı. "Sanane? Git buradan sincap!" Sincap ona tıslayıp gitti. Bill yerdeki kitaba baktı. "Of.."Ormandan gelen iki kahkaha bill'i heyecanlandırmıştı. Yerdeki kitabı güçleri ile alıp ormana daldı. Ne umuyor bilmiyordu ama bir beklentisi vardı. Önündeki ağacın dalına tünedi ve hayal kırıklığı ile tekrar tepindi. "lanet olsun!"dedi sinirle. Bu sefer ağaç oyuğunun içindeki Baykuş ona baktı. *çok fazla lanet okuyorsun.* dedi sakince. Bill onu görmezden geldi. "Git işine Baykuş!" Önündeki iki kişi.. "buz ve kırık kalp.. ne harika!" Kitabı tekrar önüne getirdi ve ilk sayfayı tekrar açtı.
...Aralarında çok bir mesafe olmasa da onlar yine birbirinin aklından çıkmazlardı. Sanki her an, ikisinden biri diğerinin önüne çıkacakmış gibi hissederdi...
Bill kaşını çattı. "Dalga geçiyor olmalısın."dedi kitaba. Okumaya devam etti.
...Bunun uzun sürmeyeceği belliydi. Ve öyle oldu. Bir gün karşı karşıya geldiler. Ama sanki; güçlü olan, akıllı olanın hasta gibi göründüğünü fark etti. Gülüyor ve normal bir gün geçiriyor gibi görünüyordu. Öyle değildi... güçlü olan bunu biliyordu...
Bill başını kaldırdı. Birşey algılamıştı. Yakın bir yerde bir şeytan aurası vardı. Oraya doğru ışınlandı. Kafasını karıştıran bir genç erkekti. "Yanlış geldim sanırım..."dedi kendi kendine." Boyut neydi? Ah, o bana o ilacı içirmeseydi hatırlardım! "Sinirle iç çekti. Bembeyaz saçları ve bembeyaz gözleri vardı. "Ölüm Şeytanı?"dedi Bill. Şeytan kafasını kaldırdı ve dalda oturan şeytana baktı. "Üçgen?" Bill aşağı inip şeytanın önünde durdu. "Beni hatırlamıyor musun?" Şeytan başını olumsuz anlamda salladı. "Bana uyku ilacı vermişler."dedi Sinirle. Şeytanların uyku ilacı hafıza kaybına uğratıp şeytanın hiçbirşey için uyanmaması sağlanırdı. "Ben Bill cipher. Ama hatırlamıyorsan yapacak birşey yok. Boyutun 666. Burası farklı bir yer."şeytan minnettar bir şekilde bakıp ışınlandı. Bill yine tek kalmıştı. Kitabı açtı.
