kafa Avcısı kim!?

1.1K 76 28
                                    

Bu eski bir zamanda geçiyor.

Okuyalım bakalım ^-.-^

Görevim bu salak çocuğu yerine ulaştırmaktı...

Ben Bill cipher. Ve ben bir kafa avcısıyım. Görevlerim hep başarılı olmuştu ve biraz korkutucu. Çünkü psikopat bir yapım vardı ve biraz gücüm. Beni yanına çağıran o sıradaki müşteri bu çocuğu söylediği yere ulaştırır isem bana çok fazla altın vereceğini söyledi.

Ama böyle kahverengi ve kremin bütünleştiği eski kıyafeti ve kirli saçlarından yola çıkararak bunun köylü biri olduğu çok açıktı. Saf bir çocuktu ve ilk kez dışarı çıkmış gibi ağaca korkarak dokunmuş, çiçeğe bakıp beni ısıtacak diye yanıma koşmuştu. Sıcak çikolata gözleri merak ve korku ile doluydu. Niye böyle bir çocuk için bu kadar altın teklif etmişlerdi ki? Alnında bir bandana şeklinde sarılmış önü kırmızı olmuş sargı da vardı tabii...

"hey,  uzaklaşma!" Diye bağırdım. ben 21 yaşında bir gençtim ve bu çocuk uzaktan oldukça küçük görünse de sadece bir iki yaş küçüktü benden. Adı dipper mı neymiş. Şimdi etrafta uzunca dolanıyor gözleri ile her yeri zerresine kadar ezberler gibi bakıyordu. Ona seslenince yanıma geldi ve yürümeye devam ettik.

"Bakar mısınız?  Şu yukarıdaki şeyi çok merak ediyorum. Hani beyaz olanlar. Onlar ne?"eli ile bulutları gösteriyordu. Lanet bücür, onları da mı bilmiyorsun? Dalga geçer gibi yanıtladım.

"Bulut. Yağmur yazdırır o. Peki şu yanan şey ne?"elimle güneşi gösterdim. Bunu bilir umarım. Gösterdiğim yere bakınca gözleri acıdı.

"Ateş değil mi o? Gözlerim yanıyor... ateşi oraya kim yaktı?" Yemin ediyorum kafayı yiyeceğim. Elimle kafasını aşağı indirdim. Salak salak güneşe bakıyordu mal.

"O ateş değil, güneş. Aslında güneş de ateş ama bildiğin ateşlerden daha sıcak ve dünyada değil. Harbi ateşin yanması için oksijen gerekiyor? Uzayda nasıl yanıyo bu?" Kafamı silkeledim.

"Beni de bozdu salak çocuk!"bana hala merakla bakıyordu. Onla konuşmaya biraz daldığımı fark ettim.

"Hey, bakma bana öyle."dedim. Kafası önüne döndü. Sonra birseyler mırıldandı duymadım. Gerek de yoktu zaten. Az ilerde kamp yapabilirik. Akşam oluyordu artık. Kafamdaki pelerini indirdim. Etrafıma bakındım. Ağaç..ağaç ve ağaç... başka ne olabilir ki? Garip kısmı da hep çam ağacı var. Yanımdaki oğlana döndüm. Elinde bir taş tutuyordu ve onu fırlattı. Çalılığa çarpan taş sonrası bir hırlama geldi. Çok geçmeden de kurt burnunu uzatmıştı. Yanımdaki korkuyla çığrındı ve arkama saklandı.

Kurt kahverengi tüylü büyük birşeydi ve büyük ihtimal ulu kurttu. Hırlayarak yaklaşıyordu ben, belimdeki kılıcı tuttum ve onu çekerek kurda gösterdim. Kurt durdu ve saldırı pozisyonu aldı. Gözleri delici bir şekilde sapsarı parlıyordu. Ben kurda bir adım atınca, Kurt içten hırıltılı bir ses bıraktı ortaya. Bu durumlara çok düştüğüm için kurt dilini az çok anlıyordum.

Sakın aklından bile geçirme.

Sanki onu duyar gibi oldum. Kurt geri geri gitti ve çalılığa girip kayboldu. Dipper arkadan korkarak çıktı ve bana döndü.

"O neydi? Gitti mi?" kılıcımı yerine koyup başımı salladım.

"Gitti merak etme. O bir kurt. Kurtlar çok tehlikeli canlılar seni öldürüp yerler. Bunları bil yeter." Dipper başını salladı ve burada kamp yaptık.
Ama atladığım birşey vardı. Kurtlar tek saldırmazdı ve hemen geri çekilmezlerdi...

**

Sabah içimdeki büyük bir panik ile uyandım. Tehlike yaklaşıyordu. Hemen ayağa kalktım. Lanet girsin, haydutlar. Biraz ilerde rahatça uyuyan oğlanı ayağım ile dürttüm.

Billdip Oneshot? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin