Hilal'denHayat sevdikleriniz için sevmediğiniz yolları yürümekten ibaretmiş, bunu anladım. Bu sözü ilk duyduğumda anlam verememiştim. Bir insan nasıl kendinden vazgeçer diye düşünmüştüm. Lakin şimdi anlıyorum ki bir insan kendinden pek ala vazgeçebilir. Hele en kıymetlisini aldıysa hayat ondan, elinde kalan son şeyler için çırpınabilir. Benimde yaptığım buydu sanırım. Annemi kaybettikten sonra babamı da kaybetmemek adına elimden gelen tek şey onun istekleri doğrultusunda yaşamamdı.
Sevmediğim bir insanla nişanlandığım gibi.
Gözlerimi araladığımda başımda ki ağrı bana dün geceyi unutturmamak adına yemin etmiş gibiydi. Koray'la nişanımdan sonra baş ağrımı bahane ederek töreni pekte uzun tutturmamıştım. Zaten aile arasında olan zoraki bir nişandı. Eminim ki bu nişanı Koray'da istemiyordu lakin babalarımızın ortaklığından bize düşen evlilikti. Babam kısa süre önce gelip Koray'la evliliğimin bu ortaklığın nişanesi olduğunu, benim zaman içinde Koray'ı sevebileceğimi, Koray'ın bana duyduğu duyguların arkadaşlıktan öte aşk olduğunu açık açık söylemişti. Lakin Koray'ı tanıyordum ben. Hergün başka bir kızla gezen, elime ne zaman bir gazete alsam manşet olmuş bir insandı Koray. Onun da babası bu yüzden istiyordu evlenmemizi. Aradığını bende bulacağını zannediyordu lakin benim ona verecek ne sevgim ne de saygım vardı. Durumu onun da bildiğine emindim. Bizim aramizda merhaba merhaba 'dan başka bir arkadaşlık bile olamazdı.
Annemle ne kadar iyi anlaşıyorsam babamla da aram o kadar kötüydü. Küçüklüğümden beri aramızda erimeyen buzlar vardı ve bu buzlar annemin ölümüyle koca bir buz kütlesi oluşturmuştu. Beni sevsin diye uğraştığım, bana her iyi davrandığında oluşturduğum umut dağı yıkılmıştı ve ben de onun altında kalmıştım. Enkazdan çıkıp yeniden başlıyordum şimdi hayata, onun istekleri doğrultusunda. Babam babalığı sadece benim ihtiyaçlarımı karşılamak, beni okutmak, bana ev ya da araba almak zannediyor olabilirdi. Lakin benim hayatta tek eksiğim mahrum kaldığım baba sevgisiydi. Bunları pek ala çalışarak kendim de alabilirdim, ancak babamın sevgisini kazanmak için elimden hiç bir iş gelmezdi.
Ben Hilal Kılıç. 20 yaşında, bir evin bir çocuğu, annesini kaybettikten sonra babasını da kaybetmemek için elinden gelen herşeyi yapan hatta kendinden vazgeçen bir zavallıyım.
Ayaklarımı yataktan sarkıtıp hemen baş ucumda ki saate baktım. Bire geldiğini görünce ağzım şaşkınlıkla açıldı, on iki saattir uyuyor muydum yani? Normalde uykuyla pek aram yoktu ama bu olanları biraz olsun unutmak adına kendimi uykuya vermiştim. Rastgele terliklerimi ararken çok geçmeden ayağıma geçirdim ve yataktan kalktım. Sallana sallana odamın hemen karşısında ki banyonun yolunu tuttum. Açlıktan midem bulanıyordu. Dünden beri ağzıma tek lokma yemek girmemişti. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyo dolabında ki diş fırçama uzanırken aynada ki simamla karşı karşıya gelmiştim. Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Saçlarım karışmış, gözlerim fazla uyku ve ağlamaktan şişmişti. Dişlerimi fırçaladıktan sonra diğer tarafta ki tarağı elime alarak hızla saçlarımı taradım. Açlığa daha fazla dayanamayarak banyodan çıktım ve merdivenlere yöneldim.
'Günaydın Ayşe Sultan' dedim elinde çayıyla kahvaltı masasında oturan Ayşe Teyzeye. Ayşe Teyze'yle aynı evde yaşıyordum. Babamın ara sıra geldiği bu evde Ayşe Teyze her anımda yanımdaydı.
'Günaydın güzel kızım. İki kez geldim uyandırmak için ama dün gece yorulduğunu düşünerek uyandırmadım. Ben kahvaltı yaptım kuzum sen ne istersin ne hazırlayım sana?' yüzünde ki kocaman gülümsemeyle konuşmuştu Ayşe Teyze. Bana yardımı sadece evde değil bir çok konuda dokunuyordu. Bir nevi annem gibi olmuştu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...